01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini...

12
Ülkemiz Gastroenterolojisine Katk›da Bulunmaya Devam Ediyor. Herzaman ki Destekleri Nedeniyle Türk Gastroenteroloji’si O’nu Unutmayacakt›r. Michael Farthing 1948 y›l›n- da İngiltere’de dünyaya gel- di. University College Medi- cal School’dan mezun olan Farthing, 1975-1977 y›llar› aras›nda Addenbrooke / Cambridge’de Gastroentero- loji eğitimi ald›. Konuk öğre- tim üyesi olarak ABD, Kos- tarika ve Hindistan’da çal›ş- malar yapt›. Çok say›da bi- limsel kuruluşun üyesi olan Farthing’in 300’den fazla ya- y›nlanm›ş bilimsel eseri bu- lunmaktad›r. 1995-2000 y›l- lar› aras›nda Gastroenteroloji Profesörü olarak St Bartho- lomew’s / The Royal London School of Medicine’de görev yapan Farthing halen University of Glasgow’da sürdürmektedir. 22. UGH ile birlikte proteomiks devrine ülkemiz giriyor. Eric FUNC 1 Eylül 2005’de Saat: 18:00’de bizimle. Danone güncelliği hergün daha çok önem kazanan probiyotikler konusunda bir panel gerçekleştirecek- tir. Bu panele Fransa’dan konunun uzman› Jean Michelle Antoine’da konuş- mac› olarak kat›lacakt›r. Ayr›ca ülkemizden Tümer Vural, Raşit Vural Yağc› ve Mehmet İşler’de panelde konuşmac› olarak yer ala- cakt›r. UGH 2005 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 1 Eylül 2005 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n müspet fikirlerini veriniz. Gelece¤in ayd›nl›¤›na onlarla kavuflacaks›n›z. K. Atatürk, 1927 Prof. Dr. Ömer ÖZÜTEMİZ Sorular›m›z› Yan›tlad› Sayfa 2 Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR Sorular›m›z› Yan›tlad› Sayfa 3 Malatya’n›n Tarihi Sayfa 11 Metabolik Sendrom Uzm. Dr. Dilek OĞUZ Sayfa 6 22. UGH MALATYA’DA BAfiLADI Değerli Meslektaşlar›m, 22. Ulusal Gastroenteroloji Haftas› 31.08.2005 tarihin- deki mezuniyet sonras› kurs ile başla- d›.Bu y›lda UGH’›n yoğun ve bilimsel anlamda doyurucu olacağ›n› biliyoruz. Yine kongremizin klasikleri program- da yerini ald›. Kongrenin vazgeçilmezi ve her zaman kat›l›mc›lar›n yoğun ilgi- sini çeken Gastropatoloji toplant›s›, Endoskopik Video maratonu ve 21. UGH’la birlikte başlayan ve bundan sonra da devam edecek olan Ultraso- nografi maratonu ile paylaş›mlar›m›z artacak , bilgi ve görüş al›şverişimiz bi- limsel gelişimimize katk›da buluna- cakt›r. Bu sene ki UGH’›n en önemli özelliği Anadolu’da bir üniversite şehrinde ya- p›l›yor olmas›d›r. Kongreler ve bilim- sel toplant›lar›n Anadolu’da gelişen üniversite şehirlerimizde yap›lmas›n›n en önemli nedeni kuşkusuz o üniversi- teye bilimsel aç›dan olan tart›ş›lmaz katk›s›d›r. Üniversitede yap›lan bilim- sel toplant›lar özellikle de başka üni- versitelerden gelen bilim adamlar› ve misafirimiz olan alanlar›nda uzmanlaş- m›ş yabanc› araşt›rmac›lar ile yap›lan bilgi al›şverişi akademik hayata önem- li katk›larda bulunur.Genç akademis- yenlerin görüş alan›n› genişletir ve ye- ni ufuklar açar. Öte yandan bu bilimsel toplant›lar›n yap›ld›ğ› üniversitenin bulunduğu şehrin, sahip olduğu bilim yuvas›n›n önemini kavramas› aç›s›n- dan da gereklidir. Anadolu’da gelişen üniversitelerimizde kongre yap›lmas› bu illerde yap›lacak yat›r›mlara da ye- ni bir bak›ş aç›s› getirir. Kat›l›mc›lar›n giderek artan say›s› ile orant›l› olarak nas›l ki bir üniversitenin gelişi ile şehir yaşam›nda köklü değişiklikler oluyor- sa kongre ve bilimsel toplant›lar›n s›k- l›ğ› ve büyüklüğü şehir hayat›na hare- ketlilik getirmektedir. Bu illerin kal- k›nmas›nda , sosyolojik anlamda geliş- mesinde bunun önemi yads›namaz. Za- man zaman çeşitli doğu ve güneydoğu illerimizde yap›lan k›sa sempozyum- larda bile bu hissedilirken Ulusal kongremizin Malatya’da yap›l›yor ol- mas› ile Malatya’n›n ve İnönü Üni- versitesinin ev sahipliğinin ne kadar önemli olduğu daha aç›k bir şekilde or- taya ç›kmaktad›r. İnönü Üniversite- si’nin son y›llarda kazand›ğ› ivme ,tek- nolojik ve bilimsel gelişmelerin, kong- remize evsahipliği yapmas›na olanak sağlayacağ›n›, kongrenin de üniversite- mize önemli bir tecrübe ve akademik hareketlilik kazand›racağ›n› umuyo- ruz. Bu y›lda kongremize Türkiye’deki çe- şitli merkezlerden araşt›rmac›lar›n ça- l›şmalar› gönderildi.Bu bildiriler ara- s›nda hakemler taraf›ndan seçilen araşt›rmalar genç akademisyenlerin sunumuyla Gastroenteroloji camias› ile paylaş›lacak, bilimsel gelişmemize ye- ni aç›l›mlar sağlayacak olup bilimsel rekabeti artt›rarak ç›tay› daha da yük- seklere çekecektir.Kongrelerin kalite- sini belirleyen en önemli faktör sunu- lan araşt›rmalar›n niteliği olup bu alan- da yeni yetişen bilim adamlar›na aça- cağ› yeni ufuklard›r. Günümüzde art›k panel, sempozyum ve konferans ağ›r- l›kl› kongreler yerini daha çok yap›lan araşt›rmalar›n sunulduğu, tart›ş›ld›ğ› toplant›lara terketmektedir. Böylece bilim dünyas›ndaki bilgi al›şverişi ger- çekleşmekte ve Gastroenteroloji’nin bilinmeyenlerini anlamada at›lacak ad›mlar kolaylaşmaktad›r. Ayn› za- manda genç bilim adamlar› araşt›rma- ya teşvik edilmektedir. Öte yandan geçen y›l ilki yap›lan board s›nav› bu y›l da kongremiz içinde ya- p›lacak ve yay›nlanm›ş makalelerden seçmeler yine yerini koruyacakt›r. Böylece genç akademisyenlerin ve akademik hayata aday araşt›rmac›lar›n yurt d›ş› başar›lar› kongremizce payla- ş›lacakt›r. Bu y›l da deneysel çal›şma- lar›n her sene bir öncesinden fazla ve kaliteli olarak kongremizde yer almas› ile bu alanda genç akademisyenlerin özverili bilimsel çal›şmalar›n›n bilim dünyam›za ve kongremize getireceği kalite gayet aç›kt›r. Anadolu’da bilim ›ş›ğ›n› bir kere daha ve her zaman olduğu gibi bir öncesin- den daha güçlü yakmak için Malat- ya’y› tercih eden, bilimsel heyecan›n› hiç kaybetmeden içinde duyan tüm Gastroenterologlara Malatya ad›na te- şekkür ediyorum. Sizlerin güzel ve bilimsel anlamda do- yurucu bir kongre geçirebilmeniz için elimizden gelen tüm gayreti gös- tereceğimize inanman›z› ister, say- g›lar›m› sunar›m. 22. Ulusal Gastroenteroloji haftas›n›n Malatya’da yap›lma karar›n›n Türk Gastroenterolojisi’nin gelişimi yönünde çok önemli bir ad›m olduğunu düşünüyorum. İnönü Üniversitesi gibi, laik ve çağdaş temel- ler üzerinde h›zla gelişen ve onur duyduğu- muz bir kurumun modern tesislerinde bu kongrenin yap›lmas› tüm gastroenterologlar için bir övünç kaynağ› olmal›d›r. 22. Ulusal Gastroenteroloji haftas› ile ilgi- li çal›şmalar, 2004 Ekim ay›ndan bu yana de- vam etti. Düzenleme kurulundaki arkadaşla- r›m›zla birlikte başta onursal başkan›m›z Prof.Dr.Faruk Memik ve 22.UGH başkan› Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu hocalar›m›z olmak üzere, Türk Gastroenteroloji Derneği yöne- tim kurulu, diğer dernek ve şubelerin yöne- timleri ve DIAS turizm şirketi çal›şanlar› ile yak›n bir mesai içinde çal›şt›k. 22.UGH’n›n başar›l› olabilmesi yaln›zca düzenleme kurulunun çabalar›na bağl› değil- dir. Türk Gastroenterolojisine gönül veren herkesin yard›mlar› ve katk›lar› ile başar›ya koşabiliriz. Gelişmekte olan tüm şehirlerimizde oldu- ğu gibi, baz› sorunlarla karş›laşt›k, ancak so- runlardan kaçmaktansa sorunlarla yüzleşmek ve mümkün olduğunca çözmeye çal›şmakla başar›n›n sürekliliği sağlanabilir. Bir bak›ma bu kongre hepimiz için bir s›nav niteliğinde oldu. Kongreye bilimsel ve manevi desteği gösteren herkesin gelecekde bu katk›s›ndan dolay› gurur duyacağ› bir ortamda ve birara- day›z. Gastroenteroloji ailesinin istisnas›z her üyesinin ulusal kongresine sahip ç›kmas›n›n önemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyo- rum. Gelişmekte olan şehir ve üniversiteleri- mizde düzenlenecek olan kongre ve toplant›- lar›n bu gelişim sürecine ne kadar önemli kat- k›lar yapacağ› çok aç›k bir gerçektir. 22. Ulusal Gastroenteroloji haftas›nda 31 Ağustos tarihinde bir mezuniyet sonras› kurs başar›yla tamamland›. Gastrointestinal sistem onkolojisine yer verilen bu kursda yurtd›ş›n- dan konusunda önemli çal›şmalar yapm›ş bi- limadamlar›n›n yan›s›ra değerli Türk bilima- damlar› da yer ald›. 1-2-3 Eylül tarihlerindeki ana programda mümkün olduğunca güncel bilgileri paylaşa- bileceğimiz bir program haz›rlamaya çal›şt›k. Bu y›l ilk olarak tart›şmal› oturumlara yer verdik. Gastroenteroloji ve endoskopi hemşi- releri kurslar›n›n da hemşire ve teknisyen ar- kadaşlar›m›z›n bilgi ve tecrübelerini artt›rma konusunda bu y›l da çok faydal› olacağ›na inan›yorum. Öğle toplant›lar›nda s›k karş›laş›lan pratik sorunlara yönelik konular› tart›şmaya çal›şa- cağ›z. Endoskopi ve ultrasonografi maraton- lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi yabanc› bilimadamlar›yla biraraya gelme şans›na da sahip olacağ›z. Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarl›k yolun- da omuz omuza ilerleyen tüm kat›l›mc›lar ile birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolunun ta- rihte olduğu gibi şimdide en önemli şehirle- rinden birinde yani Malatya’day›z. Başar›l› bir kongre dileğiyle.... Kongre program›n›n yap›lmas›nda tüm Gastroenterologlara hizmet etmek prensibine riayet etmeye özen gösterdik. Görev sunduğumuz hocalar›m›z›n kabul edenlerine de etmeyenlerine de sonsuz sayg›lar›m›z› sunuyoruz, L iseden mezun olmadan önce ailenin veya konu komşunun ilerde ne olacaks›n sorusuna “doktor olacağ›m” cevab›n› veren bir genç, gerçekten bu isteğinde samimi ve inatç› ise tüm gücü ile çal›şarak ve bi- razda şans›n›n yard›m› ile t›p fakültele- rinden birini kazan›p t›p eğitimine baş- lar. Art›k alt› y›l sürecek bir maraton yar›ş›na girmiştir. İlk y›llar›n balay› ay- lar› kah t›bbiyeli olman›n hakl› sevinci, kah t›p ilminin enginliğine olan şaşk›n- l›k içinde geçer. Bu y›llarda genç, ana- tomi, fizyoloji, histoloji, biyokimya ve benzeri klinik öncesi dersleri kendini bunaltan ve ilerideki renkli klinik dö- nemlerine ulaşabilmesi için mutlaka at- lan›lmas› gereken birer mania gibi gö- rür. Biraz çal›şma ve çoğuda YÖK sis- teminin getirdiği çoktan seçmeli s›nav usulü ile biraz kopya çekerek ve bazen- de “olsa olsa” metodu ile tahmin ederek bu kendince mania olarak gördüğü pre- klinik bölümleri atlar. O art›k kendince doktorluğa çok yaklaşm›şt›r. Büyük bir neşe ile kliniğe başlar. Başlarken de sanki beraber bir maça veya sinemaya gidiyormuşças›na grubunda hep sev- diği, beraber olduklar›nda iyi vakit geçireceğini sand›ğ› arkadaşlar› ile beraber ayn› gruba yaz›l›rlar. Devam› Sayfa 4’de DOKTORLUK VE HEK‹ML‹K Prof. Dr. Fatih HİLMİOĞLU Doç. Dr. Gürden Gür Prof. Dr. Faruk MEMİK Michael FARTHING Stefano Iacobelli, Massimo Crespi, Guido Biasco, Akram Pourshams, Abraham Kuten, Peter Malfertheiner, Giampaola Tortora, Federica Grosso, Ursula Plöckinger, Alberto Montori ülkemizde gastoenterolojisine verdikleri hizmet için teşekkür ediyoruz. Kurs başkanlar› Faruk Memik, Massimo Crespi, Kurs direktörleri, Stefano Iacobelli, Nurdan Tözün’e; organi- zasyon komitesi Fatih Beş›ş›k, Sevgi Beş›ş›k ve özellikle Gürden Gür’e kursu gerçekleştirmesi için yapm›ş olduğu katk›lar için teşekkür ederiz. MEDITERRANEAN SCHOOL OF ONCOLOGY (MSO) 31 AĞUSTOS 2005 TARİHİNDE MALATYA’DA GASTROİNTESTİNAL KANSERLER KURSUNU BAŞARI İLE GERÇEKLEŞTİRDİ

Transcript of 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini...

Page 1: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

ÜÜllkkeemmiizz

GGaassttrrooeenntteerroolloojjiissiinnee

KKaattkk››ddaa BBuulluunnmmaayyaa

DDeevvaamm EEddiiyyoorr..

HHeerrzzaammaann kkii DDeesstteekklleerrii

NNeeddeenniiyyllee TTüürrkk

GGaassttrrooeenntteerroolloojjii’’ssii

OO’’nnuu UUnnuuttmmaayyaaccaakktt››rr..

Michael Farthing 1948 y›l›n-da İngiltere’de dünyaya gel-di. University College Medi-cal School’dan mezun olanFarthing, 1975-1977 y›llar›aras›nda Addenbrooke /Cambridge’de Gastroentero-loji eğitimi ald›. Konuk öğre-tim üyesi olarak ABD, Kos-tarika ve Hindistan’da çal›ş-malar yapt›. Çok say›da bi-limsel kuruluşun üyesi olanFarthing’in 300’den fazla ya-y›nlanm›ş bilimsel eseri bu-lunmaktad›r. 1995-2000 y›l-lar› aras›nda GastroenterolojiProfesörü olarak St Bartho-lomew’s / The Royal LondonSchool of Medicine’de görevyapan Farthing halenUniversity of Glasgow’dasürdürmektedir.

22. UGH ile birlikteproteomiks devrine

ülkemiz giriyor. EricFUNC 1 Eylül 2005’deSaat: 18:00’de bizimle.

Danone güncelliği hergündaha çok önem kazananprobiyotikler konusundabir panel gerçekleştirecek-tir. Bu panele Fransa’dankonunun uzman› JeanMichelle Antoine’da konuş-mac› olarak kat›lacakt›r.Ayr›ca ülkemizden TümerVural, Raşit Vural Yağc› veMehmet İşler’de paneldekonuşmac› olarak yer ala-cakt›r.

UUGGHH 22000055 GGüünnllüü¤¤üü KKoonnggrree GGaazzeetteessii •• 11 EEyyllüüll 22000055 •• SSaayy›› :: 11

Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n müspet fikirleriniveriniz. Gelece¤in ayd›nl›¤›na onlarla kavuflacaks›n›z.

K. Atatürk, 1927

Prof. Dr. Ömer ÖZÜTEMİZSorular›m›z› Yan›tlad›

Sayfa 2

Prof. Dr. Ülkü BAYINDIRSorular›m›z› Yan›tlad›

Sayfa 3

Malatya’n›n TarihiSayfa 11

Metabolik SendromUzm. Dr. Dilek OĞUZ

Sayfa 6

2222.. UUGGHH MMAALLAATTYYAA’’DDAABBAAfifiLLAADDII

Değerli Meslektaşlar›m,

22.Ulusal GastroenterolojiHaftas› 31.08.2005 tarihin-

deki mezuniyet sonras› kurs ile başla-d›.Bu y›lda UGH’›n yoğun ve bilimselanlamda doyurucu olacağ›n› biliyoruz.Yine kongremizin klasikleri program-da yerini ald›. Kongrenin vazgeçilmezive her zaman kat›l›mc›lar›n yoğun ilgi-sini çeken Gastropatoloji toplant›s›,Endoskopik Video maratonu ve 21.UGH’la birlikte başlayan ve bundansonra da devam edecek olan Ultraso-nografi maratonu ile paylaş›mlar›m›zartacak , bilgi ve görüş al›şverişimiz bi-limsel gelişimimize katk›da buluna-cakt›r.

Bu sene ki UGH’›n en önemli özelliğiAnadolu’da bir üniversite şehrinde ya-p›l›yor olmas›d›r. Kongreler ve bilim-sel toplant›lar›n Anadolu’da gelişenüniversite şehirlerimizde yap›lmas›n›nen önemli nedeni kuşkusuz o üniversi-teye bilimsel aç›dan olan tart›ş›lmazkatk›s›d›r. Üniversitede yap›lan bilim-sel toplant›lar özellikle de başka üni-versitelerden gelen bilim adamlar› vemisafirimiz olan alanlar›nda uzmanlaş-

m›ş yabanc› araşt›rmac›lar ile yap›lanbilgi al›şverişi akademik hayata önem-li katk›larda bulunur.Genç akademis-yenlerin görüş alan›n› genişletir ve ye-ni ufuklar açar. Öte yandan bu bilimseltoplant›lar›n yap›ld›ğ› üniversiteninbulunduğu şehrin, sahip olduğu bilimyuvas›n›n önemini kavramas› aç›s›n-dan da gereklidir. Anadolu’da gelişenüniversitelerimizde kongre yap›lmas›bu illerde yap›lacak yat›r›mlara da ye-ni bir bak›ş aç›s› getirir. Kat›l›mc›lar›ngiderek artan say›s› ile orant›l› olaraknas›l ki bir üniversitenin gelişi ile şehiryaşam›nda köklü değişiklikler oluyor-sa kongre ve bilimsel toplant›lar›n s›k-l›ğ› ve büyüklüğü şehir hayat›na hare-ketlilik getirmektedir. Bu illerin kal-k›nmas›nda , sosyolojik anlamda geliş-mesinde bunun önemi yads›namaz. Za-man zaman çeşitli doğu ve güneydoğuillerimizde yap›lan k›sa sempozyum-larda bile bu hissedilirken Ulusalkongremizin Malatya’da yap›l›yor ol-mas› ile Malatya’n›n ve İnönü Üni-versitesinin ev sahipliğinin ne kadarönemli olduğu daha aç›k bir şekilde or-taya ç›kmaktad›r. İnönü Üniversite-si’nin son y›llarda kazand›ğ› ivme ,tek-nolojik ve bilimsel gelişmelerin, kong-remize evsahipliği yapmas›na olanaksağlayacağ›n›, kongrenin de üniversite-mize önemli bir tecrübe ve akademikhareketlilik kazand›racağ›n› umuyo-ruz.

Bu y›lda kongremize Türkiye’deki çe-şitli merkezlerden araşt›rmac›lar›n ça-l›şmalar› gönderildi.Bu bildiriler ara-s›nda hakemler taraf›ndan seçilenaraşt›rmalar genç akademisyenlerinsunumuyla Gastroenteroloji camias› ilepaylaş›lacak, bilimsel gelişmemize ye-ni aç›l›mlar sağlayacak olup bilimsel

rekabeti artt›rarak ç›tay› daha da yük-seklere çekecektir.Kongrelerin kalite-sini belirleyen en önemli faktör sunu-lan araşt›rmalar›n niteliği olup bu alan-da yeni yetişen bilim adamlar›na aça-cağ› yeni ufuklard›r. Günümüzde art›kpanel, sempozyum ve konferans ağ›r-l›kl› kongreler yerini daha çok yap›lanaraşt›rmalar›n sunulduğu, tart›ş›ld›ğ›toplant›lara terketmektedir. Böylecebilim dünyas›ndaki bilgi al›şverişi ger-çekleşmekte ve Gastroenteroloji’ninbilinmeyenlerini anlamada at›lacakad›mlar kolaylaşmaktad›r. Ayn› za-manda genç bilim adamlar› araşt›rma-ya teşvik edilmektedir.

Öte yandan geçen y›l ilki yap›lan boards›nav› bu y›l da kongremiz içinde ya-p›lacak ve yay›nlanm›ş makalelerdenseçmeler yine yerini koruyacakt›r.Böylece genç akademisyenlerin veakademik hayata aday araşt›rmac›lar›nyurt d›ş› başar›lar› kongremizce payla-ş›lacakt›r. Bu y›l da deneysel çal›şma-lar›n her sene bir öncesinden fazla vekaliteli olarak kongremizde yer almas›ile bu alanda genç akademisyenlerinözverili bilimsel çal›şmalar›n›n bilimdünyam›za ve kongremize getireceğikalite gayet aç›kt›r.

Anadolu’da bilim ›ş›ğ›n› bir kere dahave her zaman olduğu gibi bir öncesin-den daha güçlü yakmak için Malat-ya’y› tercih eden, bilimsel heyecan›n›hiç kaybetmeden içinde duyan tümGastroenterologlara Malatya ad›na te-şekkür ediyorum.

Sizlerin güzel ve bilimsel anlamda do-yurucu bir kongre geçirebilmeniz içinelimizden gelen tüm gayreti gös-tereceğimize inanman›z› ister, say-g›lar›m› sunar›m.

22.Ulusal Gastroenteroloji haftas›n›nMalatya’da yap›lma karar›n›n Türk

Gastroenterolojisi’nin gelişimi yönünde çokönemli bir ad›m olduğunu düşünüyorum.İnönü Üniversitesi gibi, laik ve çağdaş temel-ler üzerinde h›zla gelişen ve onur duyduğu-muz bir kurumun modern tesislerinde bukongrenin yap›lmas› tüm gastroenterologlariçin bir övünç kaynağ› olmal›d›r.

22. Ulusal Gastroenteroloji haftas› ile ilgi-li çal›şmalar, 2004 Ekim ay›ndan bu yana de-vam etti. Düzenleme kurulundaki arkadaşla-r›m›zla birlikte başta onursal başkan›m›zProf.Dr.Faruk Memik ve 22.UGH başkan›

Prof.Dr.Fatih Hilmioğlu hocalar›m›z olmaküzere, Türk Gastroenteroloji Derneği yöne-tim kurulu, diğer dernek ve şubelerin yöne-timleri ve DIAS turizm şirketi çal›şanlar› ileyak›n bir mesai içinde çal›şt›k.

22.UGH’n›n başar›l› olabilmesi yaln›zcadüzenleme kurulunun çabalar›na bağl› değil-dir.

Türk Gastroenterolojisine gönül verenherkesin yard›mlar› ve katk›lar› ile başar›yakoşabiliriz.

Gelişmekte olan tüm şehirlerimizde oldu-ğu gibi, baz› sorunlarla karş›laşt›k, ancak so-runlardan kaçmaktansa sorunlarla yüzleşmekve mümkün olduğunca çözmeye çal›şmaklabaşar›n›n sürekliliği sağlanabilir. Bir bak›mabu kongre hepimiz için bir s›nav niteliğindeoldu. Kongreye bilimsel ve manevi desteğigösteren herkesin gelecekde bu katk›s›ndandolay› gurur duyacağ› bir ortamda ve birara-day›z. Gastroenteroloji ailesinin istisnas›z herüyesinin ulusal kongresine sahip ç›kmas›n›nönemli bir sorumluluk olduğunu düşünüyo-rum.

Gelişmekte olan şehir ve üniversiteleri-mizde düzenlenecek olan kongre ve toplant›-lar›n bu gelişim sürecine ne kadar önemli kat-k›lar yapacağ› çok aç›k bir gerçektir.

22. Ulusal Gastroenteroloji haftas›nda 31Ağustos tarihinde bir mezuniyet sonras› kursbaşar›yla tamamland›. Gastrointestinal sistemonkolojisine yer verilen bu kursda yurtd›ş›n-dan konusunda önemli çal›şmalar yapm›ş bi-limadamlar›n›n yan›s›ra değerli Türk bilima-damlar› da yer ald›.

1-2-3 Eylül tarihlerindeki ana programdamümkün olduğunca güncel bilgileri paylaşa-bileceğimiz bir program haz›rlamaya çal›şt›k.Bu y›l ilk olarak tart›şmal› oturumlara yerverdik. Gastroenteroloji ve endoskopi hemşi-releri kurslar›n›n da hemşire ve teknisyen ar-kadaşlar›m›z›n bilgi ve tecrübelerini artt›rmakonusunda bu y›l da çok faydal› olacağ›nainan›yorum.

Öğle toplant›lar›nda s›k karş›laş›lan pratiksorunlara yönelik konular› tart›şmaya çal›şa-cağ›z. Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum.Ana programda uluslararas› alanda söz sahibiyabanc› bilimadamlar›yla biraraya gelmeşans›na da sahip olacağ›z.

Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarl›k yolun-da omuz omuza ilerleyen tüm kat›l›mc›lar ilebirlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolunun ta-rihte olduğu gibi şimdide en önemli şehirle-rinden birinde yani Malatya’day›z. Başar›l›bir kongre dileğiyle....

Kongre program›n›n yap›lmas›nda tüm Gastroenterologlara hizmet etmek prensibine riayet etmeye özen gösterdik.Görev sunduğumuz hocalar›m›z›n kabul edenlerine de etmeyenlerine de sonsuz sayg›lar›m›z› sunuyoruz,

Liseden mezun olmadan önceailenin veya konu komşununilerde ne olacaks›n sorusuna

“doktor olacağ›m” cevab›n› veren birgenç, gerçekten bu isteğinde samimi veinatç› ise tüm gücü ile çal›şarak ve bi-razda şans›n›n yard›m› ile t›p fakültele-rinden birini kazan›p t›p eğitimine baş-lar. Art›k alt› y›l sürecek bir maratonyar›ş›na girmiştir. İlk y›llar›n balay› ay-lar› kah t›bbiyeli olman›n hakl› sevinci,

kah t›p ilminin enginliğine olan şaşk›n-l›k içinde geçer. Bu y›llarda genç, ana-tomi, fizyoloji, histoloji, biyokimya vebenzeri klinik öncesi dersleri kendinibunaltan ve ilerideki renkli klinik dö-nemlerine ulaşabilmesi için mutlaka at-lan›lmas› gereken birer mania gibi gö-rür. Biraz çal›şma ve çoğuda YÖK sis-teminin getirdiği çoktan seçmeli s›navusulü ile biraz kopya çekerek ve bazen-de “olsa olsa” metodu ile tahmin ederekbu kendince mania olarak gördüğü pre-klinik bölümleri atlar. O art›k kendincedoktorluğa çok yaklaşm›şt›r. Büyük birneşe ile kliniğe başlar. Başlarken desanki beraber bir maça veya sinemayagidiyormuşças›na grubunda hep sev-diği, beraber olduklar›nda iyi vakitgeçireceğini sand›ğ› arkadaşlar› ileberaber ayn› gruba yaz›l›rlar.

Devam› Sayfa 4’de

DDOOKKTTOORRLLUUKK VVEE HHEEKK‹‹MMLL‹‹KK

Prof. Dr. Fatih HİLMİOĞLU

Doç. Dr. Gürden Gür

Prof. Dr. Faruk MEMİK

Michael FARTHING

Stefano Iacobelli,

Massimo Crespi,

Guido Biasco,

Akram Pourshams,

Abraham Kuten,

Peter Malfertheiner,

Giampaola Tortora,

Federica Grosso,

Ursula Plöckinger,

Alberto Montori

ülkemizde

gastoenterolojisine

verdikleri hizmet için

teşekkür ediyoruz.

Kurs başkanlar›

Faruk Memik,

Massimo Crespi,

Kurs direktörleri,

Stefano Iacobelli,

Nurdan Tözün’e; organi-

zasyon komitesi Fatih

Beş›ş›k, Sevgi Beş›ş›k ve

özellikle Gürden Gür’e

kursu gerçekleştirmesi

için yapm›ş olduğu

katk›lar için teşekkür

ederiz.

MEDITERRANEANSCHOOL OF

ONCOLOGY (MSO)31 AĞUSTOS 2005

TARİHİNDEMALATYA’DA

GASTROİNTESTİNALKANSERLER

KURSUNU BAŞARIİLE

GERÇEKLEŞTİRDİ

Page 2: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

GGaassttrrooeenntteerroolloojjii DDeerrnnee¤¤ii ççaatt››ss›› aalltt››nnddaa kkuurruullaannaarraaflfltt››rrmmaa ddeerrnneekklleerriinniinn,, mmeevvccuutt ççaall››flflmmaa ppeerrffoorrmmaann--ss››nn›› nnaass››ll bbuulluuyyoorrssuunnuuzz??

Türk Gastroenteroloji Derne¤i (TGD) ça-t›s› alt›nda kurulan araflt›rma dernekleri-nin “genel” olarak “performanslar›n›n”

özellikle son y›llarda düfltü¤ünü düflünüyorum.. Bu-rada söz etti¤im “genel” kavram› önemli, çünküTGD çat›s› alt›nda yer alan 8 araflt›rma derne¤ininkendi özel konumlar› içinde de¤erlendirilmesinindaha do¤ru olaca¤› kan›s›nday›m. Bu dernekler bü-yük heyecan ve o günün flartlar› alt›nda büyükumutlarla kurulmufllar ve bir çok özverili arkadafl›-m›z›n çal›flmalar› ile bence BÜYÜK ÖLÇÜDE BA-fiARILI OLMUfiLARDIR. Seksenli y›llar›n sonla-r›na kadar düzenli kongrelerini yapan, tüm ülkemiz-

de örgütlenmeye çal›flan (her fleyden önemlisi, be-nim kufla¤›m›n haklar›n› asla ödeyemeyece¤i gast-roenterolojinin ba¤›ms›z bir bilim dal› olma konu-sunda yo¤unlaflan) Türk Gastroenterolojisi’nin ön-derleri ve TGD kurucular› ana derne¤imizi sa¤lamtemellere oturtmufllard›r. Bu dönemden sonra Dün-ya’da da de¤iflen konjunktürün etkisi ile bilimsel ak-tiviteler bir anda büyük ivme kazanm›fl, “bilgi top-lumu ça¤›n›n” do¤um sanc›lar› aras›nda kaç›n›lmazolarak gastroenteroloji alan›nda da “özelleflme”gündeme girmifltir. Durumu hiç gecikmeden alg›la-yan TGD, iflte sözünü etti¤imiz ve flimdi baz› çevre-lerde ulu orta, hakl›-haks›z elefltirilen ve gazetenizinbu say›s›nda “sorgulad›¤›n›z” araflt›rma dernekleri-nin gereklili¤ine karar vererek onlar›n önünü aç-m›flt›r. Bu uygulama Türk Gastroenterolojisi içinson derecede önemli ve yararl› olmufltur, buna hiç-bir kuflkum yok. ‹lerde yetiflecek kuflaklar bunlar›nsonuçlar›n› daha net bir flekilde de¤erlendirecekler-dir.

Genel olarak bu derneklerimizdeki son birkaçy›ldaki performans düflüklü¤ü üç nedenle kaynakla-n›yor: 11-- TTeeoorriikk aannllaammddaa:: Çok de¤il 12-13 y›la s›-¤an ömürlerinde bu derneklerin daha önceden al›fla-gelinmedik flekilde “özelleflerek” çal›flmaya baflla-m›fl olmas› bile önemli bir “zihinsel” sorun yarat-m›flt›r. Bat› üniversitelerinin bizden yüzy›llar önce

bafllatt›klar› “özel“ bilgi-beceri gerektiren elit bilimadam› gelifltirme süreci bizde ancak Cumhuriyetlesorgulan›r olmufl, 1960 anayasas›ndan sonra özgür-lü¤e ad›m atmaya bafllayan üniversitelerimizle bir-likte ad›m atmaya bafllam›flt›r. Ülkemizin böylesi bi-lim tarihinden soyutlanamayacak gastroenterolojisiiçin de özelleflme ancak büyük üniversitelerimizin“lüksü” içine (ve büyük oranda yurt d›fl›na giderekyetiflen hocalar›m›z›n orada gördüklerinin etkisi ile)s›ms›k› kapal› kalm›flt›r. Birkaç “lüks” klinik d›fl›n-da büyük kentlerimiz de dahil taflrada her fleyi bilenve yapan gastroenterologlar “kendi” kliniklerinikurmufllar ve özelleflmeye kesinlikle vakit bile bula-mam›fllard›r. Bu flartlar alt›nda bir anda kendileriniözel çal›flma derneklerinin çat›s› alt›nda bulan yöne-tici ve üyeler “zihinsel” de¤iflimlerini (devrimlerinide diyebiliriz) yapmakta çok zorlanm›fllard›r. Hattabence bunu aç›kça kabül etmekte hala daha zorlan-maktad›rlar. Bu zihinsel devrimi en kolay yapabilenalt grup “Türk Karaci¤er Araflt›rmalar› Derne¤i” ol-mufltur kan›mca, zira: a-) karaci¤er hastal›klar› ge-nel dahiliye prati¤inde de çok yer tutmakta ve kifli-leri “özelleflme” korkusundan (bilinmezi, uçurumu,maddi endiflesi, güç yitimi sorunu vb...) büyük ölçü-de uzak tutabilmektedir. b -) Ülkemizde karaci¤erhastal›klar› konusunda göreceli olarak daha uzunsüredir iyi yetiflmifl kadrolar ve eskiden beri dernek-

leri bulunmaktad›r. c -) Hasta say›s› ile paralel ola-rak bu konuya merakl› hekim say›s› da çoktur. d -)‹laç endüstrisi karaci¤er alan›nda özellefltirmeyibence daha bir hevesle desteklemifltir. Bu zininseldevrimi yapmakta tereddüt eden ve gecikenlerin isekaç›n›lmaz olarak performanslar› düflmüfltür. 22-- PPrraa--ttiikk aannllaammddaa:: Teorik alandaki sorun hemen her uygu-lamada oldu¤u gibi prati¤e de yans›m›flt›r. Özellefl-meyi zihnen sindirmedeki sorun prati¤e giderek da-ha çok etki yapmaya bafllam›flt›r. ‹lk bafllarda ad›mad›m özel çal›flma toplant›lar›nda, gruplar›nda “bi-raz yavafl gidelim arkadafllar” tavr› varken son y›l-larda art›k iyice “uç” ve uçuk toplant›lar yap›lmayave teorik haz›ms›zl›¤›n yol açt›¤› “pratik malabsorb-siyona” rastlan›lmaya bafllan›lm›flt›r. Bu gibi uygu-lamalar ad› geçen derneklerin kitleler ile iliflkisiniazaltmaya ve üçüncü sorunuzda sormufl oldu¤unuz“panel dernekleri” oluflumuna do¤ru gitmesindeönemli birer etken olmufllard›r. Özellikle üye say›s›az derneklerin en önemli sorunu bu olmufltur. Pra-tikte çal›flma derne¤i ad› tafl›mas›na karfl›n bu der-nekler yukarda sayd›¤›m teorik sorunlar› nedeni ilebir türlü kendi içlerinde “çal›flma gruplar›n›” etkilibir flekilde kuramam›fllard›r. Bunun en önemli sebe-bi ülkemizde her alanda geçerli olan “ general çok,asker yok “ kural›n›n ifllemesidir. Di¤er nedenleri;herkesin lider olma tutkusu, ekonomik kayg›lar,tembellik, iletiflimsizlik, k›skançl›k ve D‹S‹PL‹N-S‹ZL‹K olabilir. Çal›flma gruplar› kuramayan, yay-g›nlaflt›rmayan, “yay›nlayamayan” derneklerimizingenel performans› bizi bugün bu röportajda bulufl-turmufltur. Oysa ki çok daha organize yönetilen çokuluslu , çok merkezli çal›flmalarda Türk bilim adam-lar› dünyadaki di¤er bilim adamlar›ndan hiç de gerikalmamaktad›rlar, Türk Karaci¤er Hastal›klar› Der-ne¤i bu alanda da ülkemizin yüz ak›d›r. Tüm bunla-ra karfl›n “çal›flma dernekleri” yöneticilerinin büyükbir özveri ile çal›flt›klar›n› yak›ndan biliyorum vehep ayn› ifllerin ayn› insanlar taraf›ndan yürütül-mekte olmak zorunda kal›n›fl›n› da hafif bir buruk-lukla izliyorum. 33-- TTGGDD GGeenneell MMeerrkkeezzii’’nniinn eeddiill--ggeenn ttaavvrr››:: Bu söylefliye ne kadar yak›fl›r bilmem kibir söz vard›r ; “ babalar döver de, sever de..” diye..Biraz önce TGD yönetiminin 80’ li y›llar›n sonundaoynad›¤› öncü rolü övgüyle an›msatm›flt›m. TGDilk y›llarda çal›flma derneklerine büyük katk› yap-m›fl, özgür bir ortam, elden geldi¤ince fiziki alt ya-p›, kongrelerde zaman ayr›lmas› ve yurt d›fl› dernek-ler ile ba¤lant› kurulmas› gibi.., k›sa zamanda bü-yük olanaklar sa¤lam›flt›r. Çal›flma dernekleri de bu“sera içinde” giderek filizlenmeye bafllam›fllard›r.Dernekler otonomi kazand›kça TGD yönetimi çal›fl-ma derneklerinin kendi içlerinde iyi yönetilmeleri-nin de verdi¤i rehavetle onlar›n babalar› oldu¤unuunutmaya bafllam›flt›r. Bu unutkanl›k baban›n yan›s›ra o¤lunun da ifline gelmifl ve otonomi genifllemifl,çocuk ufak tefek yaramazl›klar yapmaya bafllam›fl-t›r. TGD yönetiminin (içinde son y›llarda benim debulundu¤um) son y›llarda çal›flma derneklerine yap-maya kalk›flt›¤› c›l›z uyar›lar ise yetersiz kalm›flt›r.Yani baba babal›¤›n› yapmamakta, o¤luna tam des-tek ve yol gösterici olamamaktad›r!. Bu arada TürkGastroenteroloji Vakf› (TGV) bir bofllu¤u k›smendoldurmaya çal›flmakta ve kan›mca büyük bir hiz-met yapmaktad›r. Özel bir alanda çal›flmak isteyengenç akademisyenleri yurt d›fl›na göndererek gele-ce¤imize büyük bir yat›r›m yapt›¤› için TGV çal›fl-malar›n› destekliyorum. TGD bu çal›flmalar› destek-lemelidir. Bunun meyvalar›n› çal›flma dernekleri10-15 y›l içinde yiyeceklerdir. Çal›flma derneklerikurulduklar› y›llardan bu yana her sene 2 kifliyi buflekilde yollayabilselerdi ülkemizde 10 y›lda her“özel” gastroenteroloji alan›nda 20 (Y‹RM‹) gençakademisyen olmak üzere toplam 20 x 8 = 160 ki-flilik bir “GASTROENTEROLOJ‹ ORDUSU”OLURDU!. ( 2 hemflirelik derne¤ini d›flar›da tuta-cak olur isek bu say› 120 olur ki, hiç de az›nsanma-yacak bir rakamd›r). Avrasya derne¤i bu kanallaTürkiye’nin bat›s›nda da yer almaya bafllard›..

BBaatt›› üüllkkeelleerriinnddee oolldduu¤¤uu ggiibbii yyeennii bbiirr aannllaayy››flflllaazziihhiinnsseell ddee¤¤iiflfliimmee iihhttiiyyaaççllaarr›› vvaarr mm››dd››rr??

Birinci sorunuza verdi¤im yan›ttta,bu sorunuzuk›smen yan›tlad›m. Elbette zihinsel olarak de¤iflimegereksinmeleri var, elbette ça¤dafl ülkelerdeki gibianlay›fla gereksinmeleri var. Bak›n bu derneklerinilk kurucu öncülerinin büyük k›sm› “bat› ülkelerin-de yetiflmifl” akademisyen hocalar›m›zd›r. Durumunironik taraf› flu ki; bugün yeniden bat›l› zihinsel an-lay›flla yönetilmelerine gerek var m› diye bir soruyutart›fl›yoruz. Bilim ve akl›n yolu bellidir: Ça¤dafl uy-garl›¤a ulaflmak!. Uygulamada ise Yunus Emre gibi,Mevlana gibi bilgeler gibi davranmak.. Herkesi ku-caklamak, d›fllamamak, küçümsememek, büyüklüktaslamamak, affetmek, sevmek.. Sonra da çal›flmak,çal›flmak, çal›flmak....

Ege Üniversitesi T›p Fakültesi

2 UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

PROF. DR. ÖMER ÖZÜTEMİZ SORULARIMIZI YANITLADI

Prof. Dr. Ömer ÖZÜTEMİZ

Page 3: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

33UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

GGüünnüümmüüzzddee TTüürrkkiiyyee’’ddee üünniivveerrssiitteelleerriinnöönncceelliikkllii ssoorruunnllaarr›› nneelleerrddiirr??

Konuyu iki boyutta de¤erlendirmek istiyo-rum.

A) Genel olarak bugünkü üniversiteler siste-minin üniversitelerin önünü açmad›¤›n›, tamanlam›yla geliflmesine imkan vermedi¤ini, re-kabet ortam›n› yaratmad›¤›n› düflünüyorum.Evrensel ve ça¤dafl bir üniversite olarak kuru-lufl aflamalar›n› tamamlamam›fl üniversiteler ilekurum kültürüne sahip Bat› Üniversiteleri ilebilimsel rekabetin gücüne ulaflm›fl üniversitele-rin ayn› yasa, yönetmelik ve ilkeler ile yönetil-meye çal›fl›lmas›n› yaln›fl buluyorum. Merkeziotorite yumuflak bir düzenleyici kurum olarakgörev yapmal› her üniversite kendi kurallar›n›kendisi koyabilmelidir.

B) Bugünkü sistem içinde kal›nacak olsa bi-le baz› düzenlemelerin mutlaka getirilmesi ge-rekir. ‹dari ve mali özerkli¤in olmamas›, kay-nak yaratma güçlü¤ü, personel say›s› ve niteli-¤inde yetersizlik, performansa dayal› sözlefl-meli akademik personel istihdam›n›n yap›lma-mas› öncelikli sorunlard›r.

TTüümm yyeettkkii ssiizzddee oollssaa,, üüllkkeemmiizz üünniivveerrssiitteellee--rriinniinn,, BBaatt›› üünniivveerrssiitteelleerriinnii ssoollllaammaass›› iiççiinn nnaass››llyyaapp››llaanndd››rr››llmmaass››nn›› ddüüflflüünnüürrddüünnüüzz??

Üniversiteler o flehrin veya yörenin ihtiyaç-lar› do¤rultusunda kurulmal›dar. Kuruldu¤u

bölgenin halk› ile, sanayisi ve ticareti ile, SivilToplum Kurulufllar› ile s›k› iletiflim içinde ol-mal›d›r. Her üniversite, devletin koydu¤u yasa-lar ve toplumun gelenekleri ile göreneklerineters düflmemek koflulu ile kurallar›n› iflleyiflmekanizmalar›n› kendisi koymal›d›r. YüksekÖ¤retim Kurulu koordinasyon sa¤lamal›d›r.Süreç içerisinde iyi iflleyen ve kurumsal yap›yakavuflan üniversiteler toplum ve bilim dünya-s›nda hak ettikleri itibara ancak bu yolla kavu-flabilirler. Üniversitelerin kendi aralar›nda re-kabet yapabilecekleri kanallar›n mutlaka aç›l-mas› gerekir.

ÜÜnniivveerrssiitteelleerriinn ggüüccüünnddeenn yyaarraarrllaannmmaaddaann,,üüllkkee ssoorruunnllaarr››nnaa ççöözzüümm üürreettmmeekk mmüümmkküünn mmüü--ddüürr??

Ülke sorunlar›n›n çözümü bütün kurumlar›nahenkli çal›flmas› ile mümkündür. Üniversite-ler bilimin ›fl›¤›nda yapacaklar› katk›lar ve ge-tirecekleri çözüm önerileri ile ülke kalk›nmas›-n›n adeta itici gücüdürler.

SSiiyyaassii kkuurruummllaarr››nn,, üünniivveerrssiitteelleerrii kkoonnttrrooll aall--tt››nnaa aallmmaa aarrzzuussuunnddaa nnee ggiibbii ffaakkttöörrlleerriinn rroollüüvvaarrdd››rr??

Üniversiteler, gençleri yar›nlara haz›rlayankurumlard›r. Gelece¤e dönük siyaset ancakgençler üzerinde yap›labilir. Siyaset, e¤ergençlerin ve ö¤retim üyelerinin fikirlerinden vedinanizminden yararlanmak istiyorsa üniversi-te bundan ancak mutluluk duyar. Yok e¤er si-yaset üniversiteleri kendi siyasi görüflleri do¤-rultusunda yap›land›rmak istiyorsa ülkenin ay-d›nl›k gelece¤i aç›s›ndan Üniversiteler bunakarfl› koyar.

Ege Üniversitesi Rektörü

PROF. DR. ÜLKÜ BAYINDIR SORULARIMIZIYANITLADI

1. sayfan›n devam›Fakat kliniğe ilk başlad›klar›

gün, her ne kadar beyaz gömlekgiyip hasta ve hasta sahiplerine,hemşire ve hemşire yard›mc›la-r›na hava atmak hoş olsa da,ciddi yüzlü bir öğretim üyesininhasta baş›nda kendilerine birkaçsoru sormas› ile birden sars›l›r-lar. Bu onlar›n pek beklemedik-leri bir şeydir. Hele öğretimüyesi veya yard›mc›s› biraz faz-la ciddi! ise bu onlarda bir so-ğuk duş etkisi yapar. İkinci veüçüncü s›n›fta bir balay› havas›içinde hay huy ile geçmiş saat-ler, arka s›ralarda f›k›rdamalar,arada gazeteye bakmalar art›ktarihe kar›şm›şt›r. Ortada, art›kbir hayat kurtarma mücadelesivard›r. Bu mücadelede de hoca-lar› onlar› ortak etmeye, işin içi-ne sokmaya uğraşmaktad›rlar.Öğrenci bu s›ralarda pre-klinikbilğilerin ne kadar gerekli oldu-ğunu idrak eder ve eger hakikibir hekim olmay› akl›na koy-muşsa eski bilgilerini tazelemekiçin eski kitaplar›n› notlar›n› ka-r›şt›rmaya başlar. Daha kliniğeyeni gelmelerine, hiçbir t›bbideneyimleri olmamas›na rağ-men bu dönemde, ileride “he-kim” olacak ögrencileri, dene-yimli hocalar› sezinler. İşte es-kiden, TUS devrinden önce kli-nik hocalar›, ileride asistan ala-caklar› adaylar› daha bu ilk gün-lerde tan›maya başlarlar.

Kimi ögrenciler, klinikten s›-k›l›rlar, hasta baş›nda arkadaşla-r›n›n önünde bilemedikleri birşey için utanacaklar›n› düşün-düklerinden hep en arkada du-rup vizitlerin mümkün olduğun-ca çabuk bitmesi için dua eder-ler. Soru sorulduğunda ya hiçdüşünmeden “bilmiyorum” der-ler veya uzun süre duvarlara ba-karak cevab› hasta odas›n›n du-varlar›nda ararlar. Bu öğrencilerde büyük olas›l›kla, bir şekildeilerde doktor olacaklard›r. Fakatbunlar aras›nda hakiki bir “he-kim” olacaklar›n say›s› pek az-d›r.

Diğer bir grup öğrenci isehep hocalar›n›n en önünde du-rup gözlerini hocalar›na dikerve sanki birkaç kelime daha faz-la kapmaya çaba gösterirler. Aras›ra manal›, manas›z hastaya vehasta yatağ›na el sürüp ilgi gös-terdiklerini belli etmeye çal›ş›r-lar. Daha iyi anemnez al›rlar.Hastaya empatik yaklaş›rlar,onlar›n dertlerini içten dinleyipyard›m etmeye can atarlar. Has-talar›n sadece t›bbi sorunlar›n›değil onlar›n aileleri ile ilişkile-rini, maddi s›k›nt›lar›n›, psiko-lojik durumlar›n› da öğrenmeyeçal›ş›p çözümleri için ilgili asis-tanlarla dan›ş›rlar. Hocalar›naders ve vizit d›ş›nda yaklaş›panlamad›klar› bir şeyler sorma-ya çabalarlar. Bu tipler, öğretimüyelerinin s›k›nt›l›, ve sorunlugünlük hayat› içinde bir an ol-sun onlar›n yüzünü güldüren,ferahlatan “demek ki bir şeylervermişim” dedirten tip ögrenci-lerdir. Bence bir hocan›n en s›-k›nt›l› an›, iştahla iyi haz›rlay›ptalebeye sunduğu bir dersin ar-kas›ndan “bir sorusu olan var-

m›?” dediğinde hiç kimsenin ce-vap vermemesidir. Art›k bu fe-nomen çok s›k tekrarland›ğ›n-dan hocalarda pek ald›rmamayabaşlad› fakat bu, öğrenci kalite-miz bak›m›ndan hiç hoş bir şeydeğildir.

Yukar›da bahsettiğimiz bi-rinci grup öğrencimizin de birgün doktor olacağ›n› söylemiş-tik. Bunu genellememekle bir-likte bu doktorlar›n hayat süre-leri boyunca “hekim” olmaktazorluk çekeceklerini maalesefgörmekteyiz. 43 y›ll›k hekimlikhayat›m ve 34 y›ll›k öğretimüyeliğim boyunca bir çok kişiyiöğrenciliğinin ilk y›llar›ndan bugüne kadar izlemek f›rsat›n›buldum ve yukar›da bahsettiğimilk y›llardaki izlenimler, hayat-lar›n›n ilerideki dönemlerindekişileri hiç terk etmedi. Öğren-cilik ve asistanl›k devirlerindehastalar› birer vaka, daha sonra-ki devirlerinde ise maalesef birçoğu hastalar› para b›rakabile-cek küçük bir kasa olarak gör-düler. Belki baz›lar› biraz dahafazla para kazand›lar ve şu veyabu yolla toplum içinde de biryerlere geldiler fakat maalesefbence en büyük kriter olan halkgözünde daima tenkit edilen,onaylanmayan birer doktor ol-maktan ileri gidemediler.

İkinci grupdaki sosyal, mes-leğine aş›k, en mühimi dünya-daki en mukaddes varl›k olan“insan”a aş›k doktorlar bencebirer “hekim” olmay› başard›-lar. Yerleştikleri yer köy olsunbüyük şehir olsun nerede çal›ş›-yorlarsa orada en sevilen, say›-lan popüler bir şahsiyet oldular,yörelerindeki insanlara şifa da-ğ›tt›lar.

Burada durup hekim kelime-sinden ne kastedildiğini düşün-mek laz›m. Doktor, herhangi birbilim dal›nda doktora vermiş in-san demektir. Matematik dokto-ru, coğrafya doktoru, fizik veyajeoloji doktoru gibi. Fakat he-kimlik, insanlara hastal›klar›için ilaç veren veya ameliyateden bir teknisyenden çok dahafazla bir kişilikdir.

Hekim, hastan›n hem bede-nini hem ruhunu iyileştirecek,onun aile içi veya toplum için-deki yaralar›na da el atacak,destek verecek bir baba imaj›-d›r. Bu imaj yabanc› literatürdede “father image” olarak yer al-maktad›r. Hekimin cinsiyetiönemsenmeden hasta taraf›ndanhekim, onu koruyan, bulunduğukötü durumdan kendini çekipç›karacak mutlak bir güç olarakalg›lan›r. Hekim olarak s›k s›kduyduğumuz “evvel Allah sonrasen” cümlesini hekimlikten baş-ka hangi meslek dal›ndaki in-sanlar duyar ? Durup bunu birdüşünmek gerek. Fiziksel ola-rak baz› sosyal şeylere hekimingücü yetmese de vereceği moraldestek ve empatik bir yaklaş›mhastay› yar› yar›ya iyileştirir.

Baz›lar›, ben sadece hastan›nhastal›ğ› ile ilgilenirim, gerisibeni ilgilendirmez gibi bir veh-me kap›labilir. Bu yanl›şt›r.Mesleğimiz kay›ts›z şarts›z has-tan›n tümüyle iyi olmas› için(well being) her şeyle uğraşma-m›z› emreder. Bu, Hipokrat ye-mininden, insan akl› seliminekadar her yerde yaz›l›d›r.

Son y›llarda YÖK’ün çoktanseçme s›navl› eğitim modelindebiz bu tip ögrencileri başar› ileyetiştirebiliyormuyuz. Bunaevet diyecek ögretim üyesi say›-s›n›n çok olmayacağ›n› düşünü-

yorum. Büyük gruplarla önü-müze gelen ögrenci kitleleri vepolitikac›lar›n zoru ile aç›lan,kadrosu dar, imkan› dar t›p fa-külteleri ile ne kadar ileriye gi-deceğimize siz karar verin. Ög-rencilerle s›k s›k yapt›ğ›m soh-betlerde ald›ğ›m izlenimle, birçoğunun t›p fakültesini birincitercihten değil ikinci veya üçün-cü tercihlerden kazanm›ş oldu-ğunu öğrendiğimde hayrete vedehşete düştüm. Hekimlik mes-leği bizim zamanlar›m›zda ol-duğu gibi kay›ts›z şarts›z, “ol-mazsa olmaz” bir tercihle seçil-meli idi. Fakat şimdi demek kigençler, ben elektronik mühen-disi olmak istiyorum ama ikinciolarak da t›p fakültesini yaza-y›m, doktor da olabilirim diyebir fikirle de t›bbiyeyi seçebili-yorlar. Bunun neticesi olarak damaalesef mesleği sadece parakazan›labilecek bir yol olarakgörenler ortaya ç›kabiliyor.

Hekimliği ne kadar öğretiyo-ruz? Bizim hatalar›m›z varm›?buna da “yok” cevab› vermekzor. Belki bizlerde, ileri tekno-lojinin ağ›rl›ğ› ve alt›ndan kal-k›lmaz iş yükü ile maalesef yu-kar›da bahsettiğimiz gibi say›la-r› her sene artan bu aş›r› öğrenciyüküne yeterli olam›yoruz. Dör-düncü s›n›f öğrencilerinden birgrupla poliklinik yaparken hembedensel hem sosyo-ekonomikbir sürü derdi olan bir hastaylauğraş›yorduk. Hastan›n hastane-ye yatmas› gerekiyor fakat mad-di durumu el vermiyordu. Ailesiyard›m edemiyor ve hatta hasta-n›n köyüne geri gidecek paras›dahi yoktu. Çeşitli yerlere tele-fon açt›k, imkanlar› araşt›rd›k,ricalar ettik ve tahmini 20-30dakika bu hasta ile uğraşarak ni-hayet yatabilmesini sağlad›k.İzleyen ögrencilerin s›k›ld›ğ›n›hissetdim. Her halde hoca işiçok uzatt› veya bütün bunlar bi-zim görevimiz mi? gibi düşün-düklerini hissettim. Hasta ç›k-t›ktan sonra onlarla bir sohbetettik. San›r›m beş kişi idiler. bi-zim bakanl›ğ›m›z›n ad› nedirçocuklar dedim. Hemen hepsisağl›k bakanl›ğ›d›r diye cevapverdiler. Dördüncü s›n›f öğren-cilerinden hiç biri SSYB’›n aç›-l›m›n› düşünüp söyleyemedi. İş-te bu gün, biraz önce siz sadecesağl›k değil sosyal yard›m›n dane olduğunu gördünüz dedim.Hem biraz utand›lar biraz damemnun oldular. Umar›m buküçük hat›ray› ömür boyu unut-mazlar. Biz sağl›k bakanl›ğ› ça-p›nda sosyal yard›m yapamay›zama, hem hasta hem fakir hemcahil bir kişi ile karş›laşt›ğ›n›z-da hekim olarak reçete yazmak-tan daha çok şeyler yapabilirsi-niz dediğimde çocuklar›n gö-zündeki p›r›lt›y› hiç unutamam.

“Hekim” yetiştirmek sadecedeontoloji hocalar›n›n s›rt›nayüklenebilecek kadar hafif biryük değildir. Klinikte, asistan›n-dan en k›demli ögretim üyesinekadar öğrencilerimizle daha ya-k›n bir çal›şmaya girer ve enönemlisi onlara iyi örnek olabi-lirsek kan›nda Türk ›rk›n›n yar-d›mseverlik ve asaletini taş›yanher gencimiz ilerde gögüsleri-mizi kabartacak ideal birer “he-kim” olacaklard›r.

DDOOKKTTOORRLLUUKK VVEE HHEEKK‹‹MMLL‹‹KK

Prof. Dr. Faruk MEMİK Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR

Page 4: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

44 UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

MMIISSIIRR VVUURRUULLDDUU

Bar›fl zirvelerine ev sahipli¤i

yapan M›s›r'›n tatil beldesi fiarm El

fieyh, El Kaide terörüne hedef oldu.

Gecenin en hareketli saatinde

eflzamanl› düzenlenen 3 bombal›

sald›r›, M›s›r'›n cennet beldesini cehen-

neme çevirdi.

11 Eylül

2001'de New York ve Pentagon'un hedef

al›nmas›yla bafllayan, ‹stanbul ve

Madrid'den sonra 7 Temmuz'da

Londra'y› vuran El Kaide terör dalgas›,

dün de M›s›r'›n turistik beldesi

fiarm El fieyh'i hedef seçti. fiarm El

fieyh'te 3 ayr› noktada hemen

hemen ayn› anda meydana gelen 3

ayr› bombal›

sald›r›da 9'u turist 88 kifli öldü, 23'ü a¤›r 200

kifli yaraland›.

M›s›r'da bugüne kadar düzenlenen en kanl›

terör sald›r›lar›n›, El Kaide ba¤lant›l›

"Abdullah Azzam Tugaylar›, Do¤u Akdeniz

ve M›s›r'daki El Kaide Örgütü" isimli bir grup

üstlendi.

KKoonnggrree GGaazzeetteessii •• 11 EEyyllüüll 22000055 •• SSaayy›› :: 11

Genel Yay›n Yönetmeni:Ali ÖZDEN

Genel Yay›n Yönetmen Yard›mc›lar›:Dilek O⁄UZJülide ÖZLER

Yay›n Sorumlular›:A. fieref KÖKSAL

Sekreter:Tuba KARKINÇAM

Feride ÜRER

Tasar›m:Ejder KORKMAZ

Reklam Sorumlusu:Yeflim ÜNVER, Mine MERAL

Tan›t›m Sorumlusu:Yavuz UÇAK

Bask› Öncesi Haz›rl›kTGV Ltd. fiti.

Tel: (0-312) 362 07 87

Bask›:Fersa Matbaac›l›k Ltd. fiti.

Tel: (0-312) 278 43 56

Gazetede yay›nlanan yaz›lar›n sorumlulu¤u yazarlar›na aittir

TT EE RR ÖÖ RRAvrupa Hedefte Terör LondradaKas›m 2003'te İstanbul'da, Mart 2004'te Madrid'de düzenlenen sald›r›larla birlikte Londra'da 7 Temmuz'da 56 kişinin ölümüne yol açan sald›r›lar› daüstlenen Ebu Hafs El Masri Tugaylar›, yeni hedeflerinin İtalya, Hollanda ve Danimarka olduğunu bildirdi. Örgüt, internette yay›mlad›ğ› aç›klamas›nda,"Yeni sald›r›lar›m›z, Allah'›n düşmanlar› için birer cehennem olacak" ifadesini kulland›.

LLoonnddrraa''ddaa iinnssaann aavv›› ‹ngiltere'yi kana bulayan sald›r›lar›n ard›ndan Londra'da devbir operasyon bafllat›l›rken ‹çiflleri Bakan› Clarke, metroyayeni sald›r›lardüzenlenebilece¤iuyar›s›nda bulundu.‹ngiltere'de yaflayanMüslümanlar afl›r›sa¤c›lar›nsald›r›lar›ndanendifle ediyorlar.Polis, üç metro ista-syonuyla bir oto-büste patlayan bom-balar›n 50'den fazlakiflinin ölümüne,700 kiflinin deyaralanmas›na yolaçt›¤›n› belirtti.Metro tünelindehâlâ ulafl›lamayancesetlerin bulun-du¤u aç›kland›.Sald›r›larda 26yafl›ndaki Türkö¤renci OkanBurak'›n da hafifyaraland›¤› bildiril-di.

BBaatt››ddaa ddaa AAkkll››bbaaflfl››nnddaa

‹‹nnssaannllaarr VVaarr!!

Page 5: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

55UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

GGaassttrrooeenntteerroolloojjii DDeerrnnee¤¤ii ççaatt››ss›› aalltt››nnddaa kkuurruu--llaann aarraaflfltt››rrmmaa ddeerrnneekklleerriinniinn,, mmeevvccuutt ççaall››flflmmaappeerrffoorrmmaannss››nn›› nnaass››ll bbuulluuyyoorrssuunnuuzz??

BBaatt›› üüllkkeelleerriinnddee oolldduu¤¤uu ggiibbii yyeennii bbiirr aannllaayy››flfl--llaa zziihhiinnsseell ddee¤¤iiflfliimmee iihhttiiyyaaççllaarr›› vvaarr mm››dd››rr??

AArraaflfltt››rrmmaa ddeerrnneekklleerriinniinn ppaanneell ddeerrnneekklleerrii hhaa--lliinnee ggeellddii¤¤iinnii ddüüflflüünnüüyyoorr mmuussuunnuuzz??

Yukar›daki sorularla ilgili gazeteye yaz› yaz-mam istendi¤inde ilk akl›ma gelen reddetmekti.Motilite Derne¤inden yeni istifa etmifl birisiolarak bu spekülatif konulara niçin girecektimki? Bana gönderilen pas› al›p olumsuz yazsamy›llarca birlikte çal›flt›¤›m kifliler, olumlu yaz-sam sormazlar m› niye ayr›ld›n diye? Güzel birde¤nek yani!

Sonra y›llarca Yönetim Kurulunda yer ald›-¤›m bir derne¤in olumlu veya olumsuz aktivite-leri ve politikalar›ndan benim de sorumlu oldu-¤umu düflündüm. Zaten bizim minik derne¤i-miz kadar ana dernek de bu sorular›n muhata-b›yd›: Gastroenteroloji Derne¤inin mevcut ça-l›flma performans›, de¤iflim gere¤i, esas iflini neölçüde yerine getirdi¤i; tümünü sorgulamakolas›yd›. “Eh! Bu durumda ne flifl yans›n ne dekebap yerine flifl, kebap ve hatta pirzolan›n da

yanmas› gerekir” dedim. Yazd›m. Buyrun banak›z›n...

Di¤er Dernekleri bildi¤imi söyleyemem;özellikle Karaci¤er Hastal›klar› derne¤i benimgibi çook uzaktan bakan birisi için iyi ifller ya-p›yor san›r›m. ‹BH’n›n son ortak bilgisayardaveri toplama projesi yararl›yd›. Di¤erlerinikongre panelleri d›fl›nda tan›m›yorum. Temelsorunlardan birisi de bu zaten. Benim gibi s›ra-dan bir gastroenterolo¤un hat›rlayabilece¤i birfley yok ortada! Nutrisyon mu? O da ne? Ad› dam› de¤iflmifl?

Eh; 5 y›lda biz ne yapt›k? Güzel paneller vetoplant›lar. Do¤rusu ço¤u bu! Bu panellerdenkonuflmaktan biz, “ben, sen, bizim o¤lan”› gör-mekten siz yoruldunuz. Dernek az-biraz parakazand› fakat bu paralar› ne yapaca¤›m›za kararveremedik. Asl›nda birfleyle üretmek istedik dene zaman yetti ne de insan gücü. Politikalar bi-ze yetti demek de olas›!

1. Toplant›lar›m›z için hedef kitlemizi yan-l›fl seçtik: pratisyenlere motilite anlatmak ifleyaramad›. Okyanusta damla gibiydik. Do¤ruhedef kitle yan dal asistanlar› ve konuyla ilgiliuzmanlard›. Motiliteye ilgiyi art›rmakt›; erifle-medik.

2. Esas iflimiz olan üüllkkee ggeerrççeekklleerriinnee yyöönnee--lliikk nitelikli bilimsel çal›flmalara giremedik. Epi-demiyolojik çal›flmalar, temel bilim projeleri...Sonunda top(ar)lan›p 5 y›ld›r planlad›¤›m›z birçal›flmaya bafllad›k ki?

3. Bir terminoloji ortakl›¤› yaratamad›k:özofagus, özefagus, ezofagus...

4. Ortak bir motilite veri taban› dedik y›llarönce; olmad›.

5. Teknoloji firmalar› üzerinde bask› unsu-ru olamad›k.

6. Yeni motilite laboratuarlar› aç›lmas› içinçaba harcayabilirdik, e¤itim verebilirdik. Anka-ra’da 1-2 km içerisinde 3-4 tane çok güzel mo-tilite laboratuar› varken oradan A¤r›’ya kadaraktif sadece bir tane bulabilirsiniz. Kullanmad›-¤›m›z bir sürü cihaz›m›z var, çürüyor. Hiç pay-laflmay› istemedik. Bu nedenle aram›za yeniyüzler kat›lmad›. Nas›l bafllad›k ise, neredeyseayn› yüzlerle ayr›ld›k oradan.

7. Toplumsal ayd›nlatma projeleri konu-sunda bir yerlere gelemedik. Do¤rusu akl›m›zada gelmedi. Reflüyü, ‹BS’yi ilaç firmalar› de¤ilbiz tan›tmal›yd›k. Bu güzel ülkemizin güzel in-sanlar›na, gastrit de¤il de dispepsi oldu¤unusöylemeliydik do¤runun daha en bafltan...

8. Biraz para kazand›k, etkili kullanamad›k.Çal›flma paras› veremedik, yurtd›fl›na konumuz-la ilgili genç arkadafllar› yollayamad›k. Sakla-d›k paralar›m›z›.

‹yi niyetliydik, ama tekrar etmeli ki ne insangücümüzü ne de zaman›m›z› daha fazla ay›ra-mad›k.

Peki bizim lokomotifimiz olan Ana dernekbu konularda nas›ld›?

1. Öncelikle ortada bir kimlik kargaflas›var-d› (Hah; biz bunu yaflamam›flt›k do¤rusu,kimli¤imizin ÇOK fark›ndayd›k). 13 y›ld›r ca-miada bulunan benim dahi derne¤in nerede bi-tip vak›f›n nerede bafllad›¤› konusunda ciddikuflkular›m var. Vakf›n nerede bitti¤ini ise hiçbilmiyorum.

2. Güzel toplant›lar, ulusal kongreler yap›l-d› da Gastropratisyenlerin ne olduklar›n› halaanlayamad›m. Hele ki baz› flehirlerde kat›l›mc›-

dan çok ilaç firmas› eleman› varken esas amaçneydi dedim kendime? Toplant›lar›n hedef kit-lesi yanl›flt›, eksikti. Do¤ru hedef kitle olan yandal asistanlar› ve uzmanlara son y›llarda eriflil-meye baflland›. ‹ç Hastal›klar›n›n kaliteli asis-tanlar›n› bu yan dala çekmeye ise hiç kalk›flma-d›k.

3. Bilimsel çal›flma destekleri y›llarca unu-tuldu (ilk kez bu s›ralarda bir çaba bafllad›: te-flekkürler). Paralar daha çok inflaat ifllerine gitti.Ayn› sorun flubelerde de var. Az›c›k kullan›lanbinalar orada uzakta duruyor, bofl ama bizim!San›r›m olanca duygusall›¤›m›zla kökümüzükoyabilece¤imiz bir mekan ar›yoruz. SSaatt››nn oo bbii--nnaallaarr›› llüüttffeenn!! Kimsenin gitmedi¤i, oturmad›¤›binalar› sat›n! O paralar› tarafs›z de¤erlendiril-mifl ülkeye yararl› projelere yat›r›n. Bizi ilaç fir-malar›na muhtaç etmeyin! Nutrisyonda esame-miz okunmuyor, kaç tane temel bilim projesivar ortal›kta? Yurtd›fl›nda e¤itim alanlar›n kaç›konular›n› sürdürebildi?

4. Kaç tane Yan dal veya ‹ç hastal›klar›asistan›m›z yurt d›fl›na kongreye, k›sa-uzun sü-reli e¤itimlere “Derne¤imiz” taraf›ndan verilendestekle gitti? O ifli vak›fa havale ettik, sonra dahababam elefltirdik.

5. ‹laç ve teknoloji firmalar› üzerinde bask›unsuru olamad›k. Sa¤l›k Bakanl›¤›nda bir gücü-müz var m›?

‹flte “ne ona ne de buna yaranabilen” bir ya-z›. Sanmay›n ki bu laflar oralara, buralara; yap›-lamayanlar›n tümünde kendimi de elefltiriyo-rum. Sorunu çözemediysem bir parças› oldu-¤umdan.

Ege Üniversitesi T›p Fakültesi

PPRROOFF.. DDRR.. SSEERRHHAATT BBOORR SSOORRUULLAARRIIMMIIZZII YYAANNIITTLLAADDII

PPrrooff.. DDrr.. SSeerrhhaatt BBOORR

“17.Şubat.1839 tarihinde Galatasaray’dakibinan›n aç›l›ş›nda verilmiştir”1

“Çocuklar,

Bu yüksek binalar› T›p Okulu şeklinde dü-zenleyerek ad›n› MEKTEB-İ TIBBİYE-İADLİYE-İ ŞAHANE koydum. Burada insansağl›ğ›n›n hizmetine çal›ş›lacağ›ndan, bu okuludiğerlerinden üstün tuttum. T›p fenni buradaFrans›zca öğretilecektir. Ancak burada hat›r›-n›zdan bir soru geçecektir. Acaba bizim dili-mizde yaz›lm›ş t›p kitaplar› yok mudur ki, ya-banc› dille öğrenimi üstün tutuyorsun diyeceği-nizi bilirim. Bunu aynen benimserim ki sizekarş›l›k olarak şimdilik baz› sak›ncalar ve zor-luklar›n bulunduğunu hat›rlat›r›m.

Her ne kadar hekimliğe ait pek çok kitapmevcut ise de önceleri Avrupal›lar da bu kitap-lar› almiş, dillerine çevirmiş ve okutmuşlard›r.

Lakin bu kitaplar›n asl› Arapça yaz›lm›şolup, uzun süreden beri İslam bilginleri taraf›n-dan okunup öğretilmekten vazgeçilmiş, ilim te-rimlerini bilenler de yavaş yavaş azalm›ş oldu-ğundan, kitaplar bir yana at›lm›ş, böylece bun-lar› okuyup, dilimize çevirmek hem güçtür,hem de uzun zaman istemektedir.

Avrupal›lar bu kitab› çevirmeğe başlad›ktansonra geçen yüzy›l t›p öğreniminde ilerlemeler,buluşlarda hekimlik bilgisine katk›da bulun-muşlard›r.

Bu bak›mdan elimizdeki kitaplar onlar›nki-ne bakarak biraz eksik görünmektedir. Biz bueksiklikleri tamamlamak için çal›şmak istesekbile hemen Türkçeye çevrilmeleri imkans›z ol-duğu gibi, böyle bir eğitim için en az on y›lArapça öğrenmek ve beş-alt› y›l da T›p öğreni-mini yapmak gerekir. Halbuki bizim bekleme-ye vaktimiz olmad›ğ› gibi, yurdumuzun ve or-dular›m›z›n büyük ihtiyac› olan hekimleri biranönce yetiştirmek ve Türkçe’yi çevirerek t›p ki-taplar›n› meydana getirmek zorunday›z.

Size Frans›zca okutmaktan maksad›m Fran-s›z dilini öğretmek değildir. Hekimlik fenniniöğrenip, yavaş yavaş yurdumuzun her köşesineyaymakt›r. Bu zat› sizin için özellikle getirttim.Avrupa’n›n birinci s›n›f hekimlerinden olup,gayet yetenekli ve bilgili bir kişidir. Kendisin-den ve öteki hocalardan hekimlik öğrenin veyavaş yavaş Türk dili üzerine bu ilmi yay›n.Çünkü yabanc› olarak ve tabip s›fat› ile birçokne idüğü belirsiz kişilerin yurdumuzda yerleş-mesinden, şurada burada şarlatanl›k yapmala-r›ndan memnun değilim.

Allah’›n izni ile okulunuzu bitirerek diplo-malar›n›z› ald›ktan sonra büyük rütbelere erişe-ceğiniz kesin bir hakikat olduktan başka, okul-da bulunduğunuz sürece, her çeşit ihtiyaçlar›n›-z›n en iyi bir biçimde temin edildiğini belirt-mek isterim. Yiyeceklerinizde s›cak kebaptansoğuk çileğe kadar vard›r. Ötekiler de bunlar›nbenzerleridir. Sizlere bir üstünlük işareti olmaküzere, yapt›rm›ş olduğum nişanlar›n›z› bu haftaiçinde göndereceğim.

Hemen sizlere isteklerim gereğince UluTanr›’dan başar›lar dilerim. İstemek sizden,vermek bizden.”

Türkçe’nin resmi t›p eğitim dili olmas› için1870 y›l›na kadar beklenmiş bu tarihte Dar-iŞura-i Askeriye’nin karar›yla Frans›zca eğitimb›rak›larak Türkçe eğitime geçilmiştir. Bukarar›n devam› olarak iyi Türkçe konuşamayanyabanc› hocalar›n yerini almak üzere Paris veViyana’ya öğrenim için gençler gönderilmiş veilk Türkçe t›p kitaplar›n›n çeviri ve yaz›m›nabaşlanm›şt›r.2

Yabanc› dilde eğitim 1960’l› y›llarda ül-kemizde tekrar başlat›lm›ş, yandaşlar bulmuşve 2000 y›l›nda baz› Türk Üniversiteleri Türk-çe yerine yabanc› dilde t›p eğitimine dönüş-müştür.

1Uğurlu Mehmet Cemil: “14 Mart T›p Bayram›’n›n Düşündürdük-leri. Actual Medicine, 1994, 2: 10.

2Nasuhioğlu İlhami: T›p Tarihine K›sa Bir Bak›ş. Diyarbak›r T›pFakültesi Yay›n› No. 9, 2. Bask›, Ayy›ld›z Matbaas›, 1973, sayfa 131.

SULTAN II. MAHMUD’UN MEKTEB-İTIBBİYE’Yİ AÇIŞ SÖYLEVİ

Prof. Dr. Eamonn

QUIGLEY

DÜNYA

GASTROENTEROLOJİ

DERNEĞİ BAŞKANI

OLMUŞTUR.

KENDİSİNE

SONSUZ

BAŞARILAR

DİLERİZ.

OO kk yy aa nn uu ss uu ss uu yy aa bb aa kk aa rr aa kk aa flfl aa mm aa zz ss ›› nn .. DD üü nn yy aa AA tt aa ss öö zz üü

Page 6: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

66 UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

Welborn’un ilk kez 19 non diabetik,esansiyel hipertansiyonu olan ve

plazma insülin konsantrasyonu normal po-pulasyona göre daha yüksek bulunan hasta-y› bildirmesinden sonra (Lancet 1966)1983’de metabolik sendrom aterosklerotikrisk faktörleri ile birlikte tan›mlanmaya bafl-lam›flt›r. 1988’de Raeven, Metabolik send-romu: sendrom X (insülin rezistans›,hiper-tansiyon, dislipidemi, Tip 2 Diabetes) olaraktan›mlam›fl eriflkinlerde ASKH riskinin art-t›¤›n› göstermifltir. Daha sonralar›;

SSeennddrroommee XX,,

MMuullttiippll mmeettaabboolliikk sseennddrroomm

‹‹nnssüülliinn rreessiizzttaannss sseennddrroomm

ÖÖllddüürrüüccüü ddöörrttllüü

DDRROOPP sseennddrroomm:: DDiisslliippiiddeemmii,,‹‹nnssüülliinn rree--zziissttaannss››,,oobbeezziittee vvee hhiippeerrttaannssiiyyoonn ggiibbii iissiimm--lleerrllee ddee aann››llssaa ggüünnüümmüüzzddee kkeessiinn kkrriitteerrlleerrii iilleettaann››mmllaannmm››flfl 11999988’’ddee WWHHOO tteerriimmlleerrii yyeenniillee--yyeerreekk MMEETTAABBOOLL‹‹KK SSEENNDDRROOMM ttaann››mm››nn››tteerrcciihh eettmmiiflfl..

MMeettaabboolliikk sseennddrroommuunn ööllddüürrüüccüü ddöörrttllüüssüübbööyylleeccee ttaann››mmllaann››rrkkeenn ppaattoolloojjiikk ddüüzzeeyylleerriivvee ttaann›› kkrriitteerrlleerrii oolluuflflmmuuflflttuurr.. MMAAHHfifiEERR‹‹NNDDÖÖRRTT AATTLLIISSII tteerriimmii bbuu sseennddrroommddaa oorrttaayyaaçç››kkaann aannaa kkrriitteerrlleerrii ttaann››mmllaammaakk iiççiinn kkuullllaann››--llaabbiilliirr..

WWHHOO’’üünnüünn ttaann››mmllaammaass››nnaa ggöörree;;

Hiperinsülinemi veya açl›k plazma glu-kozu≥110 mg/dl ve

Afla¤›daki kriterlerden en az ikisi;

Abdominal obezite:

Tan›m 1: Bel/Kalça oran›> 0,90 veyaBMI ≥ 30

Tan›m 2: Bel çevresi ≥ 94 cm

DDiisslliippiiddeemmii::

Serum trigliserid düzeyi ≥150 mg/dlveya HDL kolesterol< 35 mg/dl

Hipertansiyon:

Kan bas›nc› ≥ 140/90 mmHg varsametabolik sendrom tan›s› konulabilmekte-dir.

NNCCEEPP AATTPP IIIIII (( NNaattiioonnaall CChhoolleesstteerroollEEdduuccaattiioonn PPrrooggrraamm AAdduulltt TTrreeaattmmeenntt PPaanneellIIIIII)) 22000011’’ddee rreehhbbeerr yyaayy››nnllaayyaarraakk mmeettaabboolliikksseennddrroommuunn kkrriitteerrlleerriinnii bbeelliirrlleemmiiflfllleerr;;

BBuunnaa ggöörree aaflflaa¤¤››ddaakkii kkrriitteerrlleerrddeenn eenn aazzüüççüü bbuulluunnmmaall››::

Açl›k plazma glukozu ≥ 110 mg/dl

Abdominal obezite

Tan›m 1:Bel çevresi > 102 cm

Tan›m 2:Bel çevresi> 94 cm

Serum trigliserid düzeyi ≥ 150 mg/dl

Serum HDL kolesterol ≤ 40 mg/dl

Kan bas›nc› ≥ 130/85 mmHg

Bu klinik tablonun ortaya ç›k›fl›n›n pato-fizyolojisi net olarak anlafl›lamam›fl olupmultifaktöriyel oldu¤u düflünülmektedir. ‹n-sülin daima kontrinsüliner hormonlar örne-¤in glukokortikoidler, katekolaminler, glu-kagon ve serbest ya¤ asitleri ile düello için-dedir. Bu biyokimyasal savaflta insülin ya¤depolamaya çal›fl›rken kontrinsüliner sistemve ya¤ asitleri ya¤ depolanmas›n›n önleme-ye çal›fl›r. Süregelen bu savafl hatta tabiri ye-rindeyse kazanan› olamyan bu savafl meta-bolik sendromda ortaya ç›kan kompleksanomalilerin nedenidir.

Kontrregülatör hormonlar›n aktivasyonuglukoneogenez ve glikojenoliz yolu ile glu-koz yap›m›na ve sal›n›m›na neden olur vehücrelerin glukoz uptake’i bozulur. Pankre-as›n artm›fl glukoz düzeyine cevab› hiperin-sülinemi olup hepatik glukoz üretimini dur-durup glukozu hücre içine itmektir. Kontrre-gülatör aktivitenin artmas›na karfl›n hiperin-sülinemi ya¤ depolanmas›n› artt›r›r özelliklede yüksek kalorili diyet sedanter yaflam stiliveya glukokortikoid aktivitenin art›fl› da bu-na katk›da bulunur. Süregelen bu siklus kanak›m›na karbonhidrat ve lipid ak›fl›n› sa¤lar-ken vasküler endotel hasar görür. Bir anlam-da anabolizma(‹nsülin) ile kataboliz-ma(Kontrregülatör hormonlar›n) aras›ndakisavafl›n faturas› pancreas beta hücrelerine ç›-kar ve Tip II Diabetes mellitus geliflir. Bubirbiri ile yar›flan iki z›t sistemde bazen in-sulin art›fl› kontrregülatör aktivite art›fl›na yada aksine kontrregülatör aktivitenin art›fl› hi-perinsülinemiye neden olabilir.

OOrrggaanniizzmmaa bbuu yyaarr››flflmmaayy›› ddeennggeelleemmeeyyeeççaall››flfl››rr.. BBiirrii aarrtttt››¤¤››nnddaa ddii¤¤eerrii kkoommppaannssaassyyoonniiççiinn aarrttaaccaakktt››rr.. KKoonnttrrrreeggüüllaattöörr aakkttiivviittee iinnssuu--lliinn iillee yyaarr››flflmmaayyaa bbaaflflllaadd››¤¤››nnddaa mmeettaabboolliikksseennddrroomm bbaaflflllaarr..

Primer anabolik hormon olan insülinin ikiana fonksiyonu vard›r;

Karbonhidrat, lipid ve proteinlerin kan-dan hücrelere al›n›fl›n› regüler eder, hücred›fl›na sal›n›fl›n› inhibe eder.

Karaci¤erin katabolik fonksiyonlar›n›süprese eder.

‹nsülin rezistans› genel olarak karbonhid-rat ‹nsülin rezistans› olarak adland›r›l›r kiburada sellüler glukoz uptake’i bozulur vehepatik glukoz sal›n›m› h›zlan›r. Bu tablobir çok farkl› mekanizmadan ortaya ç›kabi-lir. Bu mekanizmalar kontrregülatör aktivi-te, metabolik substratlar›n düzeyinin örne-¤in serbest ya¤ asitlerinin art›fl›, çevreselfaktörler örne¤in diyet ve yaflam stili veanormal insülin sinyalleri olabilir.

GGrroowwtthh hhoorrmmoonnee vvee gglluuccookkoorrttiikkooiiddlleerr::‹ki önemli kontregülatör hormon vard›r.Growth hormone(GH) ve glukokortikoidle-rin lipid ve protein metabolizmas›na etkilerifarkl›d›r. GH düzeyi metabolic sendromdadüflüktür. Bu hormone asl›nda obeziteyekarfl› koruyucudur. GH lipolizi h›zland›r›rve besin maddelerinin adipoz doku d›fl›naak›fl›n› artt›r›r. Ayn› zamanda da karbonhid-rat insulin rezistans›na ve kompanzatuar hi-perinsülünemiye neden oluri myositlerinprotein uptake’ini artt›r›r. Bu akut etkileri-nin tersine metabolic sendromda replasmanyap›l›rsa insulin sensitivitesini, dislipidemi-nin ve hipertansiyonun iyileflti¤i izlenebilir.Glukokortikoidler ‹nsülinin anabolik etkile-rini bloke eder. Metabolik sendromda orta-lama kortizol düzeyi genellikle yüksek de-¤ildir ancak glukortikoid aktivite artm›flt›r.

YYaaflflllaannmmaa;; Büyüme hormonu ve seks ste-roidlerinin düzeyleri düfler ve abdominalya¤ birikimi artar.

SSeeddaanntteerr yyaaflflaamm ssttiillii vvee aaflfl››rr›› gg››ddaa aall››mm›› ;insülin rezistans›n› att›r›r. Organizman›nkarbonhidrat depolama kapasitesi s›n›rl›d›rfakat ya¤ depolamas› s›n›rs›zd›r. Artm›fl kar-bonhidratlar ya¤a dönüfltürülür. Glikojendepolar› fizik ekzersiz ile azalt›l›rsa karaci-¤er ve kas daha çok glikojen al›r, glukoz al›-m› iyileflir, insülin hassasiyeti artar.

OObbeezziittee;; iinnssüülliinn rreezziissttaannss›› iillee kkoorreelleeddiirr;;Lipoliz, insülin rezitans›na neden olur.. Obe-zite ise bbaazzaall lliippoolliizziinn artmas› demektir. Li-poliz ve serbest ya¤ asitleri;Yüksek serbestya¤ asidi düzeyleri insülin ile uyar›lan glu-koz oksidasyonu ile karaci¤er ve kas taraf›n-

dan glukoz tutulumunu inhibe eder. Bazal li-poliz; kontrinsüliner hormonlar taraf›ndanartt›r›l›rken, insülin taraf›ndan azalt›l›r. Ser-best ya¤ asitleri;Enerji(yak›t) olarak kullan›-l›r. Trigliseridlere reesterifiye edilir. Yüksekserbest ya¤ asidi; Büyüme hormonunu inhi-be eder. Adipose doku; Resistin,leptin ve si-tokinleri üreterek de insülin reistans›na kat-k›da bulunur.

Metabolik sendromla iliflkilendiren pekçok semptom veya bulgu vard›r. En önemli-si Diabetes Mellitus ve ASKH olup Non alo-kolik ya¤l› karaci¤er hastal›¤›(NAFLD) veuyku apnesi bunlar›n bir kaç›d›r.

PPrreevvaallaannss;; WHO ve NHANNES III veATP III kriterlerine göre; metabolik sendro-mun tahmini prevalans› %% 2233,,77 olarak bildi-rilmifltir. 20-29 yafl için % 6, 60 yafl ve üstü% 42, Meksikan Amerikanlarda % 31,9, Af-rikan Amerikan kad›nlarda % 57 olarak ta-n›mlan›rken dünyada yaklafl›k 47 milyonmetabolik sendromlu olduüu düflünülmekte-dir.

‹nsülin rezistans› olan hastalarda Abomi-nal Obezitenin varl›¤› Tip 2 DM ve ASKHriskini att›r›r. Visseral adipoz doku art›fl›; ‹n-sülin direnci, hiperinsülinemi ve Glukoz in-tolerans› ile birliktedir.

Abdominal Obezitenin art›fl› ise ; ateroje-nik lipoprotein profiline neden olmaktad›r.Bu ise kan tablosuna afla¤›daki flekilde yan-s›maktad›r.

11-- HHiippeerrttrriigglliisseerriiddeemmii

22-- AAppoopppprrootteeiinn BB aarrtt››flfl››

33-- KKüüççüükk,, yyoo¤¤uunn LLDDLL ppaarrttiikküüll aarrtt››flfl››

44-- HHDDLL kkoolleesstteerrooll kkoonnssaannttrraassyyoonnuunnddaaddüüflflüüflfl

Metabolik sendromda Tip 2 DM’un yan›-s›ra vakalar›n büyük bir bölümünde nor-moglisemik olmas›na ra¤men insülin diren-ci bulunmaktad›r. Metabolik sendromlu has-talar›n bir ço¤unda sadece Tip 2 DM veyaGlukoz intolerans› olan hastalardan dahafazla olmak üzere aterotrombotik risk art-m›flt›r. Hiperglisemi tek bafl›na kardiyovas-küler hastal›k riskini att›rmaz. Buna di¤ermetabolik anormalliklerin de efllik etti¤igözlenmifltir.

GGeenneettiikk vvee ççeevvrreesseell ffaakkttöörrlleerr;; Çok say›dakan›t ‹nsülin direncinin genetik faktörlereba¤l› oldu¤unu göstermektedir. ‹nsülin re-septör gen üzerinde 50’den fazla mutasyonbelirlenmifltir. Bu mutasyonlar 19 numaral›kromozom üzerindedir. ‹nsülin reseptörgendeki mutasyonlara ra¤men nadir kliniksendromlar vard›r ve en yayg›n görüleni iseTip A insülin direnci olarak tan›mlanm›flt›r.

‹nsülin direnci ile birlikte; akantozis nig-ricans ve hiperandrojenisite vard›r. Bu tip

İnsülin artışı

Glukokortikoidler

Katekolaminler

Glukagon Serbest yağ asitleri

Enerji depolanmasının artışı

Lipojenezin artışı

Bazal Lipolizin artışı

Fizyolojik etkiler

Dislipidemi

Visseral obezite

KB yüksekliği

Dinlenim Nb t

Glukoz intoleransı

Endoteliyal disfonksiyon

Kontrinsüliner aktivite artışı

Kan Glukoz t

İnsülin direnci

A A tugtug--of of ––warwar withwith no no winnerwinner

Obezite

Hipertansiyon

Dislipidemi

İnsülin rezistansı

Mahşerin dört atlısı

Metabolik sendromlu hastalarda

Diabetes MellitusASKH

HT

PolikistikOver

NAFLDMeme kanseri

Uyku apnesi

Metabolik sendromda İnsülin ve karşı insülin sistem arasında kısır döngü vardır. Bu döngüde biyokimyasal etkileşimler insülin rezistansı ve dislipidemi ile sonuçlanır.

İnsülinenerji depolamaya çalışır

Karşı İnsülinsistem depolamayıönlemek ister

Düello

Karşı insüliner sistem insülin ile yarışmaya başladığında metaboliksendrom başlar

MM EE TT AA BB OO LL ‹‹ KKUUzzmm.. DDrr.. DDiilleekk OO⁄⁄UUZZTürkiye Yüksek ‹htisas Hastanesi Gastroenteroloji Klini¤i, Ankara

Page 7: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

77UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

insülin direnci polikistik over sendromluhastalarda gözlenir Son yap›lan çal›flmalarya¤ asidi ba¤layan proteinleri kodlayan gen-lerdeki de¤iflikliklerin önemli oldu¤unu gös-termifltir. Bunun sonucunda ‹nsülin direnciile birlikte açl›k insülin düzeylerinde artma,insülinle stimüle edilen glukoz kullan›m›ndaazalma ve ya¤ asidi oksidasyonunda artmagözlenmektedir. Yinede günümüzde ‹nsülindirencini belirleyen gen veya genler, kromo-zamal bölgeler tam olarak anlafl›lamam›flt›r.

DDMM vvee MMeettaabboolliikk SSeennddrroomm;; Dünya üze-rinde 150 milyon DM’lu hasta vard›r. Hasta-lar›n ço¤unda özellikle visseral obezite var-d›r. Tip 2 DM ortaya ç›kmadan y›llarca öncemakro ve mikrovasküler hastal›k bafllar. Me-tabolik sendromda bunlara ilaveten abdomi-nal visseral adipoz depolardan artan lipoliznedeni ile serbest ya¤ asitleri art›fl› vard›r.Lipotoksisite geliflir. Serbest ya¤ asitlerinindüzeyinin art›fl› insülin direncini kötülefltirir.DM hastalarda ASKH ve ani ölüm riski art-m›flt›r. DM hastalar›n yaklafl›k % 80’i kardi-yovasküler hastal›k nedeni ile ölmektedir.

HHiippeerrttaannssiiyyoonn vvee MMeettaabboolliikk sseennddrroomm;; ‹n-sülin direnci ve hiperinsülinemi, Sempatiksinir sistemi aktive olur. Vasokonstriksiyon,kardiak output artar. Renal sodyum tutulur.

DDiisslliippiiddeemmii vvee MMeettaabboolliikk sseennddrroomm;; Apo-liprotein B, Trigliserid, IDL düzeyleri ortayaç›kan anomaliler nedeni ile artarken, HDLKolesterol düzeyi düfler ve aterojenik profiloluflur. ‹nsülin direnci oldu¤unda visseraladiposit, lipolitik hormonlar›n metabolik et-kilerine daha duyarl›d›r. Serbest ya¤ asitlerikaraci¤ere gelir ve trigliserid ve trigleriddenzengin - VLDL sentezi için substrat artm›flolur. Trg-VLDL, küçük yo¤un LDL dönüflü-münü sa¤lar. Arteriel duvarda birikir ve ok-sidasyona e¤ilimi artar. Proaterojenik özel-likler vasküler endotelial fonksiyonlar›n› bo-zar. Dolafl›mda serbest ya¤ asidi konsantras-yonunun art›fl› endotel disfonksiyonuna ne-den olur. NO sentetaz yolu ile endotel ba-¤›ml› vasodilatasyon fonksiyonu bozulur.‹nsülin direnci ile birlikte dislipidemi, hiper-tansiyon, hiperkoagulobilite ve proinflama-tuar aktivite endotel hasar›na ve aterosklero-zis ile makrovasküler hastal›¤a yol açar.Aterosklerotik komplikasyonlar›n alt›ndayatan patogenezin endoteliyel disfonksiyonoldu¤u yönündedir. Dolafl›mda adezyon mo-leküllerinin artmas›, asimetrik dimetil argi-nin düzeyinin artmas› (endoteliyal NO sen-taz›n endojen inhibitörü), plazminojen akti-vatör-inhibitör 1, fibrinojen, CRP ve Lökositartmas› vasküler hasar›n oluflmas›na katk›dabulunmaktad›r.

NNAAFFLLDD;; Metabolik sendrom tablosu içe-risinde karaci¤erde birtak›m patolojilerinoluflaca¤›da sürpriz de¤ildir. Önceleri be-nign kabul edilen bu tablo, son dönem kara-ci¤er hastal›¤›na kadar ilerleme riskini tafl›-maktad›r. Günümüzde kabul edilen sadecesteatozlu vakalar›n benign seyirli oldu¤udur.NAFLD, steatoz veya steatohepatit yapandi¤er nedenlerle birlikte de¤erlendirilmeli-dir.

HHeeppaattiikk sstteettoozzllaa iilliiflflkkiillii oolldduu¤¤uu bbiilliinneenn bbiirrççookk dduurruumm vvaarrdd››rr;;

• AAllkkoolliikk kkaarraaccii¤¤eerr hhaassttaall››¤¤››

• NNAAFFLLDD vvee NNAASSHH

• OObbeezziittee

• ‹‹nnssüülliinn rreezziizzttaannss›› iillee bbiirrlliikkttee mmeettaabboolliikkbboozzuukklluukkllaarr ((TTiipp IIII DDMM,, SSeennddrroomm XX)),, HHii--ppeerrlliippiiddeemmii

• LLeeppttiinn yyeettmmeezzllii¤¤ii vveeyyaa rreezziizzttaannss››

• ‹‹llaaççllaarr vvee ttookkssiinnlleerr

• TTaammookkssiiffeenn,, KKoorrttiikkoosstteerrooiiddlleerr,, MMeettoott--rreekkssaatt

• ‹‹llaaçç iillee iinnddüükklleenneenn ffoossffoolliippiiooddoozzllaarr((AAmmiiooddaarroonn....))

• EEnnddüüssttrriiyyeell ttookkssiinnlleerr

• KKookkaaiinn aall››flflkkaannll››¤¤››

• VViirraall HHeeppaattiittlleerr

• LLiippoopprrootteeiinn mmeettaabboolliizzmmaass›› bboozzuukklluukkllaarr››

• BBeesslleennmmee bboozzuukklluukkllaarr››

• TTPPNN

• PPrrootteeiinn--kkaalloorrii mmaallnnuuttrriissyyoonnuu

• OObbeezziittee iiççiinn yyaapp››llaann cceerrrraahhii ggiirriiflfliimmlleerr((JJeejjuunnoo--iilleeaall bbyyppaassss,, GGaassttrrooppllaassttii))

• HH››zzll›› kkiilloo kkaayybb››

• PPoossttcceerrrraahhii ((BBiilliioo--ppaannkkrreeaattiikk bbyyppaassss,,‹‹nncceebbaarrssaakk rreezzeekkssiiyyoonnuu))

• SSiisstteemmiikk hhaassttaall››kkllaarr

• KKaaflfleekkssii

• ‹‹BBDD

• KKiissttiikkffiibbrroozziiss

• MMeettaabboolliikk hhaassttaall››kkllaarr

• GGaallaakkttoozzeemmii

• TTiirroozziinneemmii

• SSiissttiinnüürrii

• DDii¤¤eerrlleerrii

• WWiillssoonn HHaassttaall››¤¤››

• HHeeppaattiikk ‹‹sskkeemmii

Bunlar›n içinde en önemlisi metaboliksendromlu hastalarda ortaya ç›kanNAFLD’d›r.

NAFLD’›n ilerleyici karaci¤er hastal›¤›nageçifli % 4- 26 aras›nda bildirilmifltir. ‹lerle-mede baz› risk faktörleri belirlenmifltir.SSantral obezite / obezite, % 30-100, Tip IIDiabetes Mellitus, % 10-75, Hiperlipidemi,% 20-90 (özellikle hipertrigliseridemi), Se-rum demir seviyesi, h›zl› kilo kayb›, aile öy-küsü (NIDDM/glikoz intolerans› varl›¤›) ka-raci¤er hastal›¤›n ilerleyifli ile korele bulun-mufltur.

TTEEDDAAVV‹‹

Patofizyolojisi multifaktöriyel olan klini-¤e çok önemli sa¤l›k problemleri ile yans›-yan morbid ve mortal tabloya neden olan busendromun tedavisinde multidisipliner biryaklafl›m olmas› gerekti¤i tart›fl›lmazd›r.

Tedavide iki ana prensip vard›r. Diabetiönlemek ve kardiyovasküler hastal›¤› önle-mek.

TTeeddaavviiddee aannaa hheeddeefflleerr nnee oollmmaall››dd››rr??

• Kan bas›nc› <125/75 mmHg

• LDL Kolesterol < 100mg/dl

• Trigliserid düzeyi<150 mg/dl

• HDL-kolesterol > 40 mg/dl(Erkek),>50mg/dl(kad›n) düzeylerine çekilebilmeli vedevam› sa¤lanmal›d›r.

Tedavide hedeflerin hepsini bir anda ger-fleklefltiren tek bir ilaç ya da yöntem yoktur.Ancak insülin direncinin k›r›lmas› tablonunortaya ç›kmas›na neden olan faktörleri ara-s›ndaki k›s›r döngüyü k›rmada anahtar nok-tay› oluflturabilir. Bunlar›n en bafl›nda pekçok çal›flma ile de gösterildi¤i gibi yyaaflflaammssttiillii ddee¤¤iiflfliikklliikklleerrii yyaannii eekkzzeerrssiizz vvee ddiiyyeett pekçok komplike mekanizma ile birlikte insülindirencini k›rar. Bu konu ile yap›lm›fl iki bü-yük çal›flman›n kan›tlar› da göstermektedirki spesifik diyet ve ≥ 30 dak/gün ekzersizTip II DM riski yaklafl›k % 50 oran›nda azal-maktad›r.

FFAARRMMAAKKOOLLOOJJ‹‹KK TTEEDDAAVV‹‹

Bu tablo içerisinde hhiippeerrlliippiiddeemmiikk tteeddaavviiönemlidir. ‹nsülin direncini de¤ifltirmemeklebirlikte SSttaattiinn tedavisinin ASKH,DM veCVO öyküsü olan hastalarda MI ve ‹nmeRiskini ≥ %33 azaltt›¤› gösterilmifl. Hiperli-peidemik komponentinin düzeltilmesininsa¤layaca¤› yararlar aç›kt›r. Yan›s›ra Fibrattedavisi, KKLLOOFFIIBBRRAATT,, GGEEMMFFIIBBRRRROOZZIILLvvee FFEENNOOFFIIBBRRAATT,, DAIS (Diabetic Athe-rosclerosis Intervention Study) çal›flma gru-bunun yapt›¤› çal›flmada Tip 2 DM’lu kad›nve erkeklerde Fenofibrat ile tedavi edilenler-de;

T. Kolesterol düzeyinin %10 azald›¤›

LDL kolesterol düzeyinin %7 azald›¤›

HDL kolesterol düzeyinin %6 artt›¤›n›

Plazma trigliserid düzeyinin %30 azald›-¤› gösterilmifltir.

Ayr›ca bu tedavi ile küçük yo¤un LDLpartiküllerinin büyük partiküllere dönüflümügerçekleflmektedir. Bu da lipid profilinin de-¤iflimini sa¤land›¤›nda vasküler endoteleyapt›¤› hasar›n önlenebilir oldu¤u düflündür-mektedir. Lipid düzeylerinin yukarda belirti-len hedeflere indirilmesi ve bunun devam›-n›n sa¤lanmas› metabolik sendrom tedavi-sinde önemli basamak tafllar›ndan birisidir.

Farmakolojik tedavide son y›llarda meta-bolik sendrom tedavisinde gündeme gelenasl›nda Tip II DM tedavisinde kullan›lan ikigrup ilac›n üzerinde önemle durmak gerekli-dir.

BBIIGGUUAANNIIDDLLEERR;; ‹lk biguanidler 1970’liy›llarda markete ç›kmas›na ra¤men Laktikasidoz komplikasyonu nedeni ile Metformin1995’den sonar ABD’de kullan›lmaya bafl-lanm›flt›r.

Metformin’in en önemli özelli¤i insulinvarl›¤›nda da hepatic glukoz üretimin azalt-mas›d›r. Bu nedenle de insulin duyarl›laflt›r›-c›lar aras›nda kabul edilir. Metformin mono-terapisi, kilo kayb› ve daha az hipoglisemiile beraberdir. Beta hücre uyar›s› olmad›¤›için dolaflan insulin konsantrasyonu azal›r vekardiyovasküler avantajlar sa¤lar. Ayr›ca li-pid düzeylerini azaltt›¤› (özellikle LDL-ko-lesterol ve trigliserid düzeyi) gösterilmifltir.O halde özetle Metformin GGlliikkoozz kkuullllaann››mm››--

nn›› aarrtt››rr››rr,, SSeerruumm lliippiidd ddüüzzeeyylleerriinnii ddüüflflüü--rrüürr,,LLiippiidd vvee gglliikkoozz mmeettaabboolliizzmmaass››nnddaa hhüüccrree--sseell ddüüzzeennlleeyyiiccii rroollüü oollaann pprrootteeiinn kkiinnaazz›› aakkttii--vvee eeddeerr,, YYaa¤¤ aassiiddii ookkssiiddaassyyoonnuunnuu aarrtt››rr››rr,, LLii--ppoojjeenniikk eennzziimm ssaall››nn››mm››nn›› aazzaalltt››rr.. ‹‹nnssüülliinn rree--zziissttaannss››nn›› iiyyiilleeflflttiirriirr..

Ayr›ca NAFLD için kullan›ld›¤› çal›flma-larda Ratlarda yap›lan çal›flma sonucundahepatomegalide gerileme, aminotransferazanomalilerinde düzelme hepatik TNF- μ sa-l›n›m›nda azalma, ‹nsanlarda yap›lan çal›fl-mada ise;Transaminaz de¤erlerinde normaledönüfl, insülin direncinde iyileflme, karaci¤erhacminde %20 azalma sa¤lanm›flt›r.

Yan etki profili de¤erlendirildi¤inde kar›na¤r›s›, bulant› ve diare hastalar›n % 50’sindeizlenmifltir. Bu yan etkiler yiyeceklerle bir-likte tüketilerek ve dozu yavafl artt›r›larakazalt›labilmektedir. Renal fonksiyonlar› bo-zuk olanlarda, hepatik disfonksiyon konjes-tif kalp yetmezli¤i, metabolik asidoz, alko-lizm ve dehidratasyon durumlar›nda kullan›-lamazlar.

TTHHIIAAZZOOLLIIDDIINNEEDDIIOONNLLAARR;; 1997’densonra kullan›m alan›na girmifllerdir. Nükleerbir resptör olan peroxisome- proliferator ac-tivated-receptor gamma’n›n farmakolojik li-gand›d›r. Reseptör aktive oldu¤u zamanDNA de¤ifliklikleri olmakta ve karbonhidratve lipid metabolizmas›n›n da nükleer düzey-de de¤ifliklikler olmaktad›r. En önemli etki-leri ise iskelet kas›n›n insülin ile yönetilenglukoz uptake’ini artt›r›rlar, periferik doku-lardaki insülin direnci k›r›lmaktad›r. Enönemli üyeleri Rosiglitazon ve Pioglita-zon’dur. Thiazolidinedionlar kas ve ya¤ do-kusunun insülin kullan›m›n› insilin sekres-yonunu artt›rmadan yapar. Dislipidemi üze-rine etkileri mevcuttur:Trigliserid ve serbestya¤ asidi düzeylerini azalt›rlar. HDL koles-terol düzeylerini artt›r›rlar. LDL kolesteroldüzeylerini etkilemezler ancak Büyük parti-küllü LDL yap›m›n› artt›r›rlar. Di¤er antiate-rojenik etkileri ise; Plazminojen aktivatör-‹nhibitör 1’in ve fibrinojen’in plazma düzey-lerini düflürerek olur. Endoteliyal fonksiyon-lar› iyilefltirerek mikroalbüminüriyi azalt›r,Nitrik oksit sentezini artt›r›r. Ödem, kilo al›-m› anemi yan etkileridir. ‹laç kullan›m› s›ra-s›nda karaci¤er fonksiyon testleri mutlakamonitörize edilmelidir.

MMeettaabboolliikk sseennddrroomm tteeddaavviissiinnddee 1111--ßß--hhyyddrrooxxyysstteerrooiidd ddeehhyyddrrooggeennaassee ttiipp 11 eennzziimmiinnhhiibbiittöörrlleerrii üüzzeerriinnddee ddeenneeyysseell ççaall››flflmmaallaarrddeevvaamm eettmmeekkttee oolluupp ssoorruunnllaarr››nn ççöözzüümmüünnddeeyyuukkaarrddaa öözzeettlleenneenn tteeddaavviilleerriinn kkoommbbiinnaassyyoo--nnuu ggeerreekkeebbiilliirr..

AAnnccaakk bbaaflflaarr››llaabbiilliirrssee yyaaflflaamm ssttiillii ddee¤¤iiflfliikk--llii¤¤ii vvee ffiizziikksseell aakkttiivviitteenniinn aarrtttt››rr››llmmaass›› yyaannii 66--1122 aayyddaa aa¤¤››rrll››¤¤››nn %%77--1100 kkaayybbeeddiillmmeessii vvee 3300ddaakk//ggüünn eekkzzeerrssiizz iinnssüülliinn ddiirreenncciinniinn kk››rr››llmmaa--ss››nnddaa aannaahhttaarr rrooll ooyynnaammaakkttaadd››rr..

Çalışma Yöntem Risk azalması

Da Qing çalışması1 Yaşam stili değişikliği % 31-40

Fin DM Önleme Gr2 Yaşam stili değişikliği % 58

DM Önleme Programı3 Yaşam stili değişikliği,Metformin % 58,31

TRIPOD4 Troglitazone % 55

STOP-NIDDM5 Acarbose % 25-36

1-Diabetes Care, 1997

2-NEJMi 2001

3-NEJM, 2002

4-Contr Clin Trials, 1998

5-Diabetes Care, 1998

KK SS EE NN DD RR OO MMÖÖnnccee bbiizz aall ››flflkkaannll ››kkllaarr ››mm››zz›› oolluuflflttuurruurruuzz,, ssoonnrraaddaa aall ››flflkkaannll ››kkllaarr ››mm››zz bbiizzii oolluuflflttuurruurr ..

JJoohhnn DDrryyddeenn

Page 8: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

88 UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

YYAAfifiAAMMAAYYAA DDAA‹‹RR

Yaflamak flakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yaflayacaks›n

bir sincap gibi mesela,yani, yaflaman›n d›fl›nda ve ötesinde hiçbir fley beklemeden,

yani, bütün iflin gücün yaflamak olacak.

Yaflamay› ciddiye alacas›n,yani o derecede, öylesine ki,mesela, kollar›n ba¤l› arkadan, s›rt›n duvarda,yahut kocaman gözlüklerin

beyaz gömle¤inle bir laboratuvardainsanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmedi¤in insanlar için,hem de hiç kimse seni buna zorlamam›flken,hem de en güzel, en gerçek fleyin

yaflamak oldu¤unu bildi¤in halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaks›n ki yaflamay›,yetmiflinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kal›r diye de¤il,ölmekten korktu¤un halde, ölüme inanmad›¤›n için,

yaflamak, yani a¤›r bast›¤›ndan.

Diyelim ki, a¤›r ameliyatl›k hastay›zyani, beyaz masadanbir daha kalkmamak ihtimali de var.Duymamak mümkün de¤ilse de biraz erken gitmenin kederinibiz yine de gülece¤iz antal›tan Bektafli f›kras›na,hava ya¤murlu mu, diye bakaca¤›z pencereden,yahut da yine sab›rs›zl›kla bekleyece¤izen son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüflülmeye de¤er bir fleyler için,diyelim ki cephedeyiz.Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklan›p ölmekte mümkün.Tuhaf bir h›nçla bilece¤iz bunu,fakat yine de ç›ld›ras›ya merak edece¤izbelki y›llarca sürecek olan savafl›n sonunu.

Diyelim ki, hapisteyiz,yafl›m›z da elliye yak›n,daha da on sekiz sene olsun aç›lmas›na demir kap›n›n.Yine de d›flar›yla beraber yaflayaca¤›z,insanlar›, hayvanlar›, kavgas› ve rüzgar›yla, yani duvar›n arkas›ndaki d›flar›yla…Yani, nas›l nerede olursak olal›mhiç ölünmeyecekmifl gibi yaflanacak…

Bu dünya so¤uyacak,y›ld›zlar›n aras›nda bir y›ld›z

hem de en ufac›klar›ndan,mavi kadifede bir yald›z zeddesi yani

yani bir koskocaman dünyam›z.

Bu dünya so¤uyacak günün birinde,hatta bir buz y›¤›n›yahut ölü bir bulut gibi de de¤il,bofl bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanl›kta uçsuz bucaks›z.

fiimdiden çekilecek ac›s›, bunun,duyulacak mahzunlu¤u flimdiden.Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaflad›m" diyebilmek için…

Naz›m Hikmet

AABBOOUUTT LLIIVVIINNGG

Living is not a joking matter:You have to live with great seriousness

like a squirrel, for instance,that is to say, without expecting anything outside or beyond living

which means, you must devote yourself fully to living.

You have to take living seriously,in such a way, to such extentthat, for instance, your hands tied behind you, your back to the wall,or wearing thick spectacles and white robe,in a laboratory,you must be willing to die for other people,even those whose faces you have never seen,although nobody has forced you to do thisand although you know that living

is the most beautiful and the most genuine thing.

That is to say, you have to take living so seriouslythat, for instance, even at age seventy, you will plant olive trees

and not leave them to your children, either,but because you don’t believe in death although your fear it,because, I mean, living carries greater weight.

Say we’re gravely ill, must have surgery,that is to saythere’s a strong chance we’ll never get up

from the white table.Although it’s impossible not to feel sad about leaving a

little prematurely,nonetheless we’ll laugh at the irreverent jokes people tell,and we’ll look out the window to see if it’s rainy day,or wait impatiently for the latest news on the radio.

Say, for the sake of things worth fighting for,say, we’re at the battlefront

where, during the first offensive on the first day,‹t is possible to fall face down and die.We’ll be aware of this with a strange fury,but we’ll still wonder like madabout the outcome of the war which is to

last many years.

Say we’re in prison,age almost fiftywith eighteen years to go before the iron doors will open.

And yet, we’re going to live together with the outside worldwith its people, animals, struggles and winds,that is to say the world beyond the walls,which means, no matter how we are or where we arelife must be lived as if there’ll be no dying…

This globe will grow cold,a star among stars,

and one of the tiniest,that is to say, a speck of gilt on blue velvet:

that’s what our immense world is.

Some day, this globe will grow cold,it will tumble and float

not even like a heap of iceor a dead cloud,but like a walnut shell

in the jet black darkness of endless space.

You’ll have to bear the grief of this even now,its sadness you must already feel.This is the way this world must be loved

if you’re going to be able to say: "I have lived."

Naz›m Hikmet

PPrrooff.. DDrr.. SSaaiitt KKaapp››cc››oo¤¤lluu’’nnuunn 55 yy››ll öönnccee ggeerrççeekklleeflflttiirrmmiiflfloolldduu¤¤uu ççaall››flflmmaa bbüüyyüükk ssppeekküüllaassyyoonnllaarraa nneeddeenn oollmmuuflflttuu..55 yy››ll ssoonnrraa ‹‹rraann’’ddaa yyaapp››llaann yyaayy››nn kkoonnuunnuunn aassll››nnddaa nneekkaaddaarröönneemmllii oolldduu¤¤uunnuu ggüünnddeemmee ttaaflfl››mm››flfltt››rr..HHBBssAAgg ttaaflfl››yy››cc››ll››¤¤››nn››nn ss››kkll››¤¤›› ggöözzöönnüünnee aall››nn››rrssaa bbuu kkoonnuuddaakkiiççaall››flflmmaallaarr››nn ddeevvaamm eettmmeessii ggeerreekkttii¤¤ii kkaann››ss››nnddaayy››zz..

Page 9: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

99UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü

PPrrooff.. DDrr.. AAbbiiddiinn KKUUMMBBAASSAARR

EEvrim sürecinde varl›¤›n koruna-bilmesi için en önemli sorun de-¤iflen koflullara göre bireyin

kendisinin ve türünün süreklili¤inigerçeklefltirecek uyumu sa¤layabilme-sidir. Arkeolojik ve antropolojik veri-lere göre ilk türlerinin iki milyon y›lkadar önce evrildi¤ine inan›lan insansoyu, bilinçli oluflunun sa¤lad›¤› üs-tünlükle bu uyumu gerçeklefltirerekvarl›¤›n› sürdürebilmifl, yerküreninbirbirinden çok farkl› iklim ve yaflamakoflullar› olan tüm yörelerinde yerle-flim bölgeleri oluflturarak uygarl›klarkurmufltur. Yerküre üzerinde, az say›da olsalar dahala ilkel yaflamlar›n› sürdürmekteolan insan topluluklar› ile daha uygaraflamadakileri gözlemleyerek insanl›-¤›n de¤iflik do¤a koflullar›na uyumu-nun evrelerini saptamak olanakl›d›r.‹nsanlar›n yaflanan ortam›n farkl› ko-flullar›na göre farkl› beslenme, konak-lama alanlar› ve koruyucu giysiler ge-lifltirerek yaflad›klar› görülmektedir.Örne¤in Eskimolar tüm yaflam flekille-rini çevrelerine uyum sa¤layarak sür-dürmekteler. Buzdan bar›naklar›, yük-sek kalorili g›dalar ve so¤uktan korun-mak için tüm bedenlerini koruyan giy-sileri, bulunduklar› koflullarda, varl›k-lar›n› sürdürme amac›na yöneliktir.Uygarl›¤›n sa¤lad›¤› kolayl›klar›n

eriflti¤i yörelerde ise Eskimolar›n ba-r›nma ve beslenme tarzlar› gibi, giysi-lerini de de¤ifltirdikleri gözlenmekte-dir. Benzer flekilde, havan›n her za-man s›cak oldu¤u iklim kufla¤›nda ya-flayanlar, güçlü gün ›fl›¤› ve s›caktanetkilenmemek için özellikle ›fl›¤› yan-s›tan aç›k renkli ve hafif giysileri kul-lanmakta, bol s›v› içeren beslenme ilebulunduklar› koflullara uyum sa¤la-maktalar.Bir baflka örnek olarak günümüzde ar-t›k ulafl›labilir olan uzaydaki yaflamfleklinin özel bar›nma, beslenme ve gi-yim zorunluluklar›n› an›msamak gere-kir. ‹nsanlar›n çal›flma koflullar› dabeslenme ve giyinmelerinde etkin ol-maktad›r. Örne¤in yeralt›ndaki bir ma-den iflçisiyle, fabrikada ya da laboratu-varda çal›flan bir emekçi, ya da aç›khavada gün ›fl›¤›n›n yak›c›l›¤›nda çal›-flan çiftçiler farkl› g›dalarla beslenip,çal›flma koflullar›na uygun giysilerkullanmak zorundad›rlar. Genel yaflam koflullar› yönünden cin-sel fark›, fazla bir ayr›m gerektirmesede, yüzy›llard›r erkek egemenli¤indeyaflanan dünyam›zda, özellikle de ka-d›nlar›n ekonomik güvenden yoksunoldu¤u topluluklarda, kad›nlar›n ya-flam tarz›n›, erkeklerin belirledi¤i ge-lenek ve görenekler s›n›rland›rmakta-d›r.Ülkemizde yak›n zamana kadar her-hangi bir sorun olmadan insanlar›m›z,yaflad›klar› yörenin ve çal›flt›klar› orta-

m›n getirdi¤i uyum içinde giysileriniseçmekte, hiçbir zorlama olmadan di-ledikleri gibi davranmaktayd›lar.Yaflam koflullar› elvermedi¤inden, saçbak›m›n›n zor oldu¤u dönem ve yöre-lerde, nine ve annelerimizin kulland›k-lar› oyal› yemeni ve yazmalar kulla-nanlar›n yaflant›lar›n› kolaylaflt›ran ha-fifli¤iyle, sa¤l›¤a zarar vermeyen gü-zellikte olup, hala Anadolumuz’untoplumsal bir çeflnisi olma özelli¤inisürdürmektedir. Bugün ülkemizin temel sorunlar› sos-yo-ekonomik özgürlük ve eflitliklerinsa¤lanmas›yla ilgili oldu¤u halde, söz-de siyasetçiler toplumda inanç ve duy-gu sömürüsü yaparak kad›nlar›m›z›ngiyimi üzerinde do¤a ve fizyoloji ya-salar›na uymayan zorlamalarda bulun-maktalar. Ça¤dafl siyasetin inanç sö-mürüsünden ar›nd›r›lmas› gereken gü-nümüzde birtak›m sözde siyasetçiler,dinsel gerekçeler oldu¤unu öne süre-rek, kad›nlar›m›z›n ço¤u zaman sa¤-l›klar›na da zarar verecek tarzda giyin-meleri gerekti¤ini dayatmaktalar. Bir-ço¤unun elsiz ve dilsiz kalmalar› gere-kece¤inden, kutsal kitaplar›n belirledi-¤i flekilde h›rs›zlar›n ellerinin, yalanc›-lar›n›n dillerinin kesilmedi¤i, recm(tafllanarak öldürülme) cezalar›n›n uy-gulanmad›¤› günümüzde, siyasetçile-rin sadece kad›nlar›n giysileri konu-sunda bu kadar direnmeleri, inanç sö-mürüsü yoluyla oy avc›l›¤›n›n yeni biryöntemi oldu¤u kuflkusunu uyand›r-maktad›r.Saç›n›n telleri görünen bir kad›n›n,karfl› cinste uyar›c› bir etkisi olabilece-¤i biyoloji ve insan fizyolojisi bilgile-riyle ba¤daflmamaktad›r. Ayr›c› günü-müzün insan›, kad›n da erkek de olsa,içgüdüleri bilincinin denetiminde ol-du¤u sürece toplum içindeki davran›fl-lar›n› duygular›yla de¤il akl›yla yön-

lendirecek düzeye eriflmifl olmalad›r.Böyle düflünmeyenler, kendileriylebirlikte tüm erkekleri kad›nlara sald›r-maya haz›r ilkeller düzeyine indirge-mektedirler. Günümüzde yerkürenin tüm yöreleri-ne ulaflan medyan›n verilerine göre de,cinsel sald›rganl›k suçlar›yla kad›nla-r›n aç›k ya da kapal› giyinmeleri ara-s›nda do¤rudan bir iliflki bulunma-maktad›r. Bugüne kadar hiçbir ç›plak-lar kamp›nda, ya da plajda cinsel sal-d›r› bildirilmedi¤i gibi, bu tür sald›r›-lar›n kapal› yaflayan topluluklarda sap-tand›¤›n›n günlük gazetelerimizde s›k-ça görülmesi, ba¤naz düflüncelerin ya-n›ld›klar›n› göstermektedir. Her bireyin ça¤›n gerisinde kalan, tu-tucu duygular›n zorlad›¤› örtünme ye-rine, yafl›, e¤itim alan›, çal›flma ya dae¤lenme ortam›na uygun olarak giyin-mesi en do¤al özgürlük kofluludur. Buözgürlü¤ün sözkonusu olabilmesi içinde, çocuklar›m›z›n küçük yaflta dayat›-lan ‘örtünülmezse cehennemde yan›la-ca¤›’ korkusu ve benzeri zorlamalar-dan ar›nm›fl bir e¤itim ve ö¤retimlekendileri için karar verebilme yafl›naeriflmeleri gerekir. Ülkemiz yönetimi-nin en üst düzeylerinde bulunan so-rumlular›n efllerinin bile örtünmeyenas›l zorland›klar›n›n günlük gazetele-re yans›d›¤› toplumumuzda giyinmeözgürlü¤ünün oldu¤undan söz etmekbir anlam tafl›maz. Ça¤dafl bilgi vegörgü donan›m›yla yetiflecek kuflakla-r›n bugün sorun yaratan örtünmek vegiyinmek aras›ndaki seçimini en sa¤-l›kl› yöntemlerle çözece¤ine inanmakve gençlerimize ‘dogma’lardan ar›nd›-r›lm›fl bilimsel bir e¤itimin olanaklar›-n› sa¤lamak en ça¤dafl ve ak›lc› yololacakt›r.

(16.07.2005 Tarihli CumhuriyetGazetesinden Al›nm›flt›r.)

ÇÇaa¤¤ddaaflfl bbiillggii vvee ggöörrggüü ddoonnaann››mm››yyllaa yyeettiiflfleecceekk kkuuflflaakkllaarr››nn,, bbuuggüünn ssoorruunnyyaarraattaann öörrttüünnmmeekk vvee ggiiyyiinnmmeekk aarraass››nnddaakkii sseeççiimmii eenn ssaa¤¤ll››kkll›› yyöönntteemmlleerrlleeççöözzeeccee¤¤iinnee iinnaannmmaakk vvee ggeennççllii¤¤iimmiizzee ‘‘ddooggmmaa’’llaarrddaann aarr››nndd››rr››llmm››flfl bbiilliimmsseellbbiirr ee¤¤iittiimmiinn oollaannaakkllaarr››nn›› ssaa¤¤llaammaakk eenn ççaa¤¤ddaaflfl vvee aakk››llcc›› yyooll oollaaccaakktt››rr..

ÖÖ RR TT ÜÜ NN MM EE KK TT EE NNGG ‹‹ YY ‹‹ NN MM EE YY EE

DAĞ RÜZGARI

Kaderde senden ayr› düşmek de varm›ş

Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim

Seni tan›madan

Hele seni böyle deli divane sevmeden

Yaln›zl›k güzeldir diyordum

Al baş›n›, kaç bu şehirden

Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara

Rüzgar›n iyot kokular›n› taş›d›ğ› denizlere git

Git, gidebildiğin yere git diyordum

Oysa ki, senden kaç›lmazm›ş

Yokluğuna bir gün bile dayan›lmazm›ş

Bilmiyordum

Ümit Yaşar Oğuzcan

Page 10: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü1100

ZAMAN İÇİNDE

Bak! İşte gizleri yaşam›n, işte mutlulukGülümsüyor bir kap› aral›ğ›ndanEllerimizi uzatsak tutabiliriz belkiŞimdi ya da hiçbir zaman

Unuttuğum bir şark› m›? Neydi oÇok eskilerde düşmezdi ağz›mdanBirlikte yine söyleyebiliriz belkiŞimdi ya da hiçbir zaman

Gülen bir çocuk vard› y›llarca önceDüşleriyle bulutlar üstünde yaşayanBelki bir kez daha yaşar›z o günleriŞimdi ya da hiçbir zaman

Nas›l da yand› bir anda. Görüyor musun?Dev ağaçlar›yla o içimizdeki ormanYanmam›ş bir yer buluruz belki, ararsakŞimdi ya da hiçbir zaman

Kişi s›ms›k› sar›l›yor bulduklar›naUmutlar›n bir rüzgarla savrulduğu anYine de bir şeyler kurtarabiliriz belkiŞimdi ya da hiçbir zaman

Her şey bize biz kadar yabanc› art›kGiderek yitiyor zaman içinde insanOysa ki, çağlar› aşabiliriz birlikte, gelŞimdi ya da hiçbir zaman

Ümit Yaşar Oğuzcan

ANKARA ŞUBESİ 2005’İN SON TOPLANTISINDA

Türk Gastroenteroloji Vakf›’n›n her y›l dü-zenlediği Sağl›k Çal›şanlar› Fotoğraf yar›şmas›art›k uluslararas› platforma taş›narak tüm ülke-lerin sağl›k çal›şanlar›na da aç›ld›.

TGV I. Uluslararas› Sağl›k Çal›şanlar› Fo-toğraf yar›şmas› başvurular› 1 Kas›m 2005’tesona erecek. “Hekimin Gözünden Yaşam” ko-nusun işleneceği yar›şmaya sağl›k alan›nda çal›-şan herkes kat›labilecek. Yar›şma Siyah/BeyazBask›, Renkli Bask› ve Saydam olmak üzere üçdalda yap›lacak. Yar›şmac›lar her dalda en faz-la 4 eserle yar›şmaya kat›labilecekler. Ödüllerüç dalda ayr› olarak verilecek.

Yar›şma Jürisi Türkiye’nin önde gelen fotoğ-raf sanatç›lar›ndan Mehmet Aslan Güven (Fo-toğraf Sanatç›s›), Adnan Polat (Fotoğraf Sanat-ç›s›), Adnan Veli Kuvanl›k (A-FİAP, FotoğrafSanatç›s›), Ufuk Özkan (Fotoğraf Sanatç›s›),Prof. Dr. Ali Özden (Türk Gastroenteroloji Vak-f› Genel Sekreteri) den oluşuyor.

TGV 1. Uluslararas› Fotoğraf Yar›şmas›naeserler 1 Kas›m 2005 tarihine kadar kabul edile-cek. Eserler Aral›k 2005’e kadar değerlendirile-cek ve Ocak 2006’da ilan edilecek.

TGV sizlerin desteği ile önem ve değer kaza-nacak bu yar›şmaya eserlerinizi bekliyor.

Türk Gastroenteroloji Vakf› Geleneksel Fotoğraf Yar›şmas›n› Uluslararas› Boyuta Taş›d›

Prof. Dr. Mehmet İşler, Prof. Dr.

Ülkü Sar›taş, Prof. Dr. Y›ld›ran

Songür’e

Türk Gastroenteroloji Derneği

Ankara şubemizin Isparta’daki son

toplant›s›na yapm›ş olduklar› ev

sahipliği nedeni ile sonsuz teşekkür

ediyoruz. Başar›l› bir toplant› oldu-

ğu konusunda genel bir fikir birliği

olduğunu kendilerine bildirmekten

mutluluk duyar›z.

Page 11: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü 1111MMEEDDEENN‹‹YYEETTLLEERR‹‹ TTAAfifiIIYYAANN EEKKSSEENN‹‹NN GGEEÇÇ‹‹fifi

YYOOLLUU;; MMAALLAATTYYAAMMAALLAATTYYAA’’nn››nn TTAARR‹‹HH‹‹

Medeniyetlerin do¤du¤u Avrasya‘y› bir uçtanöteki uca kat edip Avrupa’n›n bat›s› ile As-ya’n›n do¤usunu birlefltiren ve medeniyetlerinyay›lma yolunu ifade eden eksen Anadolu’dangeçmektedir. Avrasyan›n bu uzun do¤u bat› ek-seni boyunca toplumlar aras› hareketlilik yo¤unolarak hep olmufl, bu hareketlilik toplumsal re-kabet , savafl ve göçlere sebep olman›n yan›ndaayn› zamanda da toplumsal ve teknik yenilikle-rin bu eksen boyunca yay›lmas›n› sa¤lam›flt›r.‹flte adeta medeniyetleri tafl›yan bu eksen Ana-dolu’dan geçerken yo¤unlaflarak Anadolu’yumedeniyetler köprüsü haline getirmektedir. Buözellik Anadolu’yu tarihin ilk ça¤lar›ndan berimedeniyetler befli¤i haline getirmifltir. Bu ne-

denle Anadolu’nun her tafl› tarih kokan bir yeryüzü cennetidir.

Tarihte oldu¤u gibi günümüzde de medeni-yetleri buluflturan Yurdumuzun önemli kavflaknoktalar›ndan birinde de Malatya bulunmakta-d›r. Bu özelli¤i Malatya’y› tarihin her dönemin-de önemli k›lm›fl ve dikkatleri hep üzerine çek-mifltir.

Malatya, eski ça¤lardan beri Anadolu ve Or-tado¤u‘nun geçit veren kavflak noktas›ndad›r.Do¤uda en eski ulafl›m yolu; Malatya Sivasüzerinden Erzurum’a, oradan da Kafkasya’yauzanan yoldur. Buna, Karasu-Aras yolu da di-yebiliriz. Öte yandan Güneydo¤u’ya, Malatyave Diyarbak›r üzerinden Mezopotamya’ya uza-nan yol önemlidir. Malatya’dan do¤uya do¤ruMurat, Karasu-Van Gölü di¤er tabii bir önemliyoldur. Di¤er önemli bir yol ise Güneyden ge-lip Malatya’da dü¤ümlenen Malatya-Kahra-manmarafl aras›nda Toroslar›n çok kesif görün-dükleri bir sahada, ak›fl yönleri farkl› vadilerintakip etti¤i tabii bir koridor boyunca uzanmak-tad›r. Güneyde da¤lar aras›nda aç›lm›fl bir bafl-ka yol, Ad›yaman üzerinden Urfa’y› Malat-ya’ya ba¤lamaktad›r.

Belirtilen yollar, Malatya’da birleflerek ku-zeyde Kafkasya’ya, güneyde Çukurova, Mezo-

potamya ve Suriye’ye, bat›da Ege sahillerine,do¤uda ‹ran ve uzak do¤uya kadar uzanmakta-d›r. Bu yollar, Akad ‹mparatoru Sargon zama-n›ndan beri ifllemekteydi. Hititler zaman›nda daifllemekte olan bu yoldan Hitit Krallar›n›n geçe-rek Anadolu üzerindeki devletlerle savaflt›¤› bi-linmektedir. Hitit Kral› fiuppililiuma’n›n buyoldan geçerek Afla¤› F›rat boylar›na indi¤i,dolay›s›yla Malatya civar›nda F›rat Nehrinigeçti¤i kaynaklarca belgelenmektedir. Bu yo-lun Kayseri-Kültepe’den bafllayarak, Gürün -Darende - Malatya Samsat üzerinden Urfa’yavard›¤› buradan da ikiye ayr›larak Gargam›fl veHalep’e, di¤erinin de Nusaybin üzerinden do-¤uya Asur ve Babil’e gitti¤i tahmin edilmekte-dir. Mezopotamya ile Anadolu aras›ndaki tica-ret ve kültür al›flveriflinin bu yol üzerinden ya-p›lmas›, Malatya’n›n tarihi ve kültürel öneminiart›rm›flt›r.

Antik ça¤larda kullan›lan yollar›n yan›nda,Roma döneminde ticaretle s›n›rlar›n korunmas›amac›yla yeni yol yap›m›na geçilmifltir. Malat-ya’n›n büyük bir askeri merkez olmas› sebebiy-le Romal›lar, askeri ve ticari amaçla kullan›lanyollar›n› Malatya’dan geçirmifllerdir. Bu duru-mu, yol kenarlar›na dikilen mil tafllar› do¤rula-maktad›r.

Bizans ‹mparatorlu¤u Roma yollar›n› ayn›amaçla kullan›lm›flt›r. Araplar, Bizans toprakla-r›na yapt›klar› ak›nlardan sonra geri çekilirkenKommagene ile Malatya aras›ndaki geçittenfaydalanm›fllard›r. Türkler ise F›rat Nehri’niMalatya yak›nlar›nda aflarak Orta Anadolu’yaulaflm›fllard›r.

TTAARR‹‹HH ÖÖNNCCEESS‹‹ DDÖÖNNEEMM

Co¤rafi konum itibariyle tabii yol üzerindeolan Malatya ön tarihinin Paleolitik ça¤a kadarindi¤i, Ans›r (buzluk) ve ‹nderesi mevkiindebulunan ma¤aralardan anlafl›lm›flt›r.

1979 y›l›nda bafllayan Karakaya Baraj Gölükurtarma kaz›lar› kapsam›ndaki ‹zollu mevkiiCafer Höyükte yap›lan kaz›larda, o yöre insan›-n›n Paleolitik ma¤aralardan ç›k›p ilk defa ova-da tar›m ve hayvanc›l›kla u¤raflt›klar› ve yerle-flik köy hayat›na bafllad›klar› anlafl›lm›flt›r. Ca-fer Höyük kaz›lar›yla, Malatya ve çevresininM.Ö. 7000 y›l›nda ‹skana bafllad›¤› anlafl›lmak-tad›r.

1979-1986 y›llar› aras›nda kaz›lar› sürdürü-len Pirot- Caferhöyük çal›flmalar› sonucu dün-yan›n ilk heykel örne¤i say›lan, beyaz kireçta-fl›ndan yap›lm›fl küçük figürler, M.Ö. 7000 y›l›-na tarihlenmektedir. Kaz› sonras› gün ›fl›¤›naç›kar›lan bu eserler halen Malatya müzesindesergilenmektedir. Tarih kronolojisi’ni takip et-ti¤imizde, yörenin ana serami¤i tek renk olup,ateflte az piflirilmifl koyu astarl›d›r. Bu seramikyan›nda ithal mal› Halaf tipi seramik örnekleri-nin Hekimhan, Kuyuluk, Hinso ve ArguvanKarahöyükte; Hassuna boyal› Seramik örnekle-rine ise Aslantepe, De¤irmentepe, ‹sahöyük veF›r›nc›höyük’te rastlanmaktad›r. Aslantepe veDe¤irmentepe kaz›lar›, bölgedeki yerleflimin

M.Ö. 5000-3000 y›llar› aras›nda Kalkolitikça¤da devam etti¤ini göstermektedir.

Eski tunç III. evrelerine ait elle yap›lan, atefl-le piflirilen seramikler Malatya bölgesinde ço-¤unlukla deve tüyü renkli olup, üzerindeki süs-ler, genifl bantlar fleklinde desenlerle kapl›d›r.Bu örneklere Aslantepe, De¤irmentepe, Pirot-höyük’te rastlanm›flt›r. Aslantepe kaz›lar›yla1992 y›l›nda gün ›fl›¤›na ç›kar›lm›fl ve M.Ö.3200 y›llar›na tarihlenen tap›nak, bölgenin enönemli dini ve kültür merkezi konumuyla , Me-zopotamya Kültürü ile ça¤dafl ve hatta Anado-lu’nun ilk tap›nak örneklerinden olarak tarih vearkeolojiye ›fl›k tutmaktad›r.

HH‹‹TT‹‹TTLLEERR DDÖÖNNEEMM‹‹

Hititlerin Anadolu’da, M.Ö. 2000 y›llar›n›nbafl›nda varl›klar›n› gösterdikleri Aslantepe’denç›kar›lan baz› seramik örneklerinden anlafl›l-maktad›r.

M.Ö. 1750 y›llar›nda Kuflsara Kral› Anitta,Anadolu’yu tek bir yönetim alt›nda toplayarak

siyasi birli¤i sa¤lam›flt›r.[Bu dönemde Malat-ya’n›n, büyük bir ihtimalle, siyasi birli¤e kat›l-d›¤› san›lmaktad›r. I. Hattusilis, Kuzey Suriyeyolunu emniyet alt›na alm›fl, yerine geçen o¤luI. Mursilis ise Anadolu birli¤ini Halep ve Babilseferlerinden sonra sa¤lam›fl. Malatya’ n›n bukrallar döneminde kuzey Suriye ile Anadoluaras›nda önemli yol kavfla¤›nda olmas› sebe-biyle Hitit birli¤ine girdi¤i ve bir Hitit flehri ol-du¤u kabul edilebilir. I. Mursilis, babas› I. Hat-tusilis’in gösterdi¤i, d›fl menfaatlerinin güney-de oldu¤u fikri üzerine hareket edip, Halep veBa¤dat’› fethederek “Büyük Kral” unvan›n› al-d›¤› Akad metinlerinde görülmektedir.

Hitit Krallar›ndan Ammunas ile Huzzi-yas’tan biri döneminde M.Ö. 15. yüzy›lda yeryer görülen isyanlar sonunda Hitit Birli¤ininkuzey Suriye’deki egemenli¤i Mitanni Krall›¤›-n›n eline geçmifltir. Böylece, Malatya’da bu dö-nemde Mitanni e¤emenli¤i alt›na girmifltir. Hi-tit Kral› fiuppiluliuma, M.Ö. 1450 y›llar›nda F›-rat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitannie¤emenli¤ine son verilmifltir. Böylece Malat-ya’y› yeniden Hitit ‹mparatorlu¤una kazand›r-m›flt›r. II. Mursilis, Muvatalli ve III. Hattusilisdönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine ba¤l›kalm›flt›r

M.Ö. 1116-1096 y›llar› aras›nda bir Asur ve-sikas›na göre, Asur Kral› I. Tiglatplaser Malat-ya üzerine yürüyerek kral Allumu’yu yenmifltir.fiehir halk›n› rehin alarak vergiye ba¤lam›flt›r.

M.Ö. 1200-1000 y›llar› aras›nda kavimlergöçü sebebiyle Anadolu’da karanl›k bir devirhüküm sürmüfltür. Hitit ‹mparatorlu¤u, bu dö-nem sonunda tamamen ortadan kalkm›flt›r.

Hititler’in torunlar›, M.Ö. 1000 y›l›ndansonra varl›klar›n› flehir devletleri halinde sür-dürmüfllerdir. Malatya, as›l önemini bu devir-lerde alm›flt›r. Hitit Devleti, bir tak›m küçük fe-odal krall›klardan teflekkül ediyordu. Bu dere-

beyliklerden birisi de F›rat Nehri’nin Malatya

civar›nda yapt›¤› dirse¤in içinde bulundu¤u

tahmin edilen Alfle Krall›¤› idi.

Geç Hitit döneminde; Malatya ve çevresin-

de özellikle lspekçur, Darende, Gürün, Aslante-

pe’de Geç Hitit dönemine ait kitabeler ve sitel-

ler bulunmufltur. Heykeller ve siteller Geç Hitit

devrinin Malatya’da ne kadar genifl çevreye ya-

y›ld›¤›n› göstermektedir.

Geç Hitit flehir devletlerinden biri olan Ma-

latya’n›n tarihini Hitit Hiyeroglif kitabelerin-

den, Asur krallar›n›n y›ll›klar›ndan ve Urartu

kitabelerinden ö¤renmekteyiz. Asur vesikala-

r›nda; Malatya ad› MMiilliidd, MMeelliidd, MMiilliiddiiaa, MMee--lliidddduu fleklinde geçmektedir. Urartu kaynakla-

r›nda MMeelliitteeaa,, Hitit Hiyeroglif Kitabesinde ise

“Dana bafl› ve aya¤›”, ideogramlar›(düflünsel

veya kavramsal yaz›) ile temsil edilmifltir.

Urartu egemenli¤i ise , Asur kral› III. Tiglat

Psaser’in tahta çak›fl›na kadar devam etmifltir.

Bu kral döneminde Malatya, M.Ö. 733’de yeni-

den Asur Krall›¤›na haraç veren beylikler aras›-

na girmifltir. M.Ö. 722 y›l›nda Malatya Kral›

Funzianu, Asur Kral› II. Sargon’a esir düflmüfl-

tür.

Bu tarihte Asur Kral›n›n Malatya’y› egemenli¤i

alt›na ald›¤›, bir isyan sonunda M.Ö. 713 y›l›n-

da Malatya Kral› Tarhunaz’› esir etti¤i anlafl›l-

maktad›r. Kral› halk› ile birlikte Asur’a, Bas-

ra’ya sürgün etti¤i, Basra halk›ndan bir k›sm›n›

da Malatya’ya getirerek yerlefltirdi¤i bilinmek-

tedir. Malatya’ya Asurlu bir kral atad›¤›n› ve

emrine 150 savafl arabas›, 1500 atl›, 20.000 ya-

ya, 10.000 kalkan ve m›zrak tafl›y›c›lar› verdi-

¤ini II. Sargon’un kitabelerinden anlamaktay›z.

Buraya atanan kral›n ad› Mutallum’dur. Bu bel-

geye göre Malatya flehrinin o günkü nüfus ve

büyüklü¤ü ile önemi gözler önüne serilmekte-

dir.

Asur Kral› Sanherib (M.Ö. 705-681) dönemin-

de Asur egemenli¤inde olan Malatya, Asar

Haddon (M.Ö. 681-669) zaman›nda Asur ege-

menli¤inden çekilmifltir. Bundan sonra bölgede

Med ve Perslerin hakimiyeti görülür.

MMEEDDLLEERR DDÖÖNNEEMM‹‹

Asurbanipal’›n (M.Ö. 669-631) ölümünden

sonra, Asur’un ihtiflaml› devri uzun süre devam

etmedi. Bu arada Med’ler, Keyaksar’›n (M.Ö.

625-585) idaresinde güçlü bir devlet kurmufl-

lard›r. Asur egemenli¤inde bulunan Babil

prensli¤i de hürriyetine kavuflmak istiyordu.

Babil prensli¤inin bafl›nda bulunan Nabupolas-

sar, Asur aleyhine Med kral› Keyaksar ile bir

anlaflma yapm›flt›r. Ayn› zamanda Kimmer-

ler’de Med’lerle anlaflarak ittifak halinde hare-

kete geçtiler. Bu kuvvetler, M.Ö. 612’de büyük

bir sald›r› ile Asur topraklar›, Medlerle Babilli-

ler aras›nda paylafl›ld›. Anadolu topraklar›, K›-

z›l›rmak nehrine kadar MedIerin pay›na düfltü

Böylece Malatya bölgesi Medler’in hakimiyeti-

ne geçmifl oldu.

Med devleti, askeri güce dayanan militer bir

devletti. ‹stila etti¤i bölgelerde kal›c› bir yöne-

tim sa¤layam›yordu. Persler Med yönetiminin

içine düfltü¤ü çeliflkilerden yararlanarak Med

ordular›n› bozguna u¤ratt›. Böylece Malatya

yöreleri de Perslerin eline geçti.

Page 12: 01. Sayi 2005 - tgv · Endoskopi ve ultrasonografi maraton-lar›n bu y›l da ilgi çekeceğini düşünüyorum. Ana programda uluslararas› alanda söz sahibi ... benzeri klinik

UUGGHH 22000055 ggüünnllüü¤¤üü1122PPEERRSSLLEERR DDÖÖNNEEMM‹‹

Pers kral› I. Dareios (Daryus), (M.Ö. 522-485)

ülkesinde düzenli bir yönetim kurmak amac›y-

la ülkeyi 127 vilayetten oluflan 23 büyük Sat-

rab’l›¤a ay›rd›. Malatya bölgesi, merkezi Kay-

seri (Mazaka) olan Kapadokya büyük satrabl›-

¤›na ba¤land›. Bölge ekonomisinin can damar›

olan Mazaka-Malatya aras›ndaki yol, bu dö-

nemde önem kazand›. Malatya; ‹ran yaylas›n›

Akdeniz’e ba¤layan ulafl›m yolu üzerinde sos-

yal ve ekonomik iliflkilerin dü¤ümlendi¤i do¤u

ile bat› aras›nda bir kent oldu.

Malatya, M.Ö. 4. yüzy›lda Makedonya Kral› ‹s-

kender’in Anadolu’yu ele geçirmesinden sonra

Perslerin idari sistemine dokunmad›. Bölgeye

atad›¤› komutanlar› ile Hellenistik kültürünün

Anadolu’ya yay›lmas›n› sa¤lad›. Malatya, bu

dönemde Helen kültürünün etkisinde kalm›flt›r.

‹skender’in M.Ö. 323 y›l›nda ölümünden sonra

bu büyük ‹mparatorluk, onun komutanlar› ve

satrablar› aras›nda bölüflülmeye baflland›. Bu

dönemde ç›kan kar›fl›kl›klardan sonra yönetim-

den memnun olmayan yöre halk›, kuzeyde bu-

lunan Pontus Kral› Farmekes’in korumas› alt›-

na s›¤›nm›flt›r. (M.Ö. 170) Malatya bölgesi

uzun süre Pontus Krall›¤›na ba¤l› olarak kal-

m›flt›r.

Pontus Kral› Mitridates Evpator’un (M.Ö. 120-

63), Pompeius komutas›ndaki Roma ordusuna

yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit ›r-

ma¤› k›y›s›ndaki Kabira olan Roma eyaletinin

s›n›rlar› içine al›nd›. (M.Ö. 66)

RROOMMAA DDÖÖNNEEMM‹‹

Roma ordular›n›n u¤rak yeri haline gelen Ma-

latya; kuzeyi güneye, do¤uyu bat›ya ba¤layan

bir dü¤üm noktas› üzerinde bulunuyordu. F›ratnehrinin do¤u ile bat›y› birbirinden ay›rmas›,buran›n önemini daha da art›rm›flt›r. Bu bölge-ye Romal›lar iki Legionu (lejyon) yerlefltirmifl-lerdir .Melitene’de yerlefltirilen 12. lejyon do-¤udaki Roma’n›n en önemli askeri bir üssü ol-mufltur. Bu lejyonlar bölgede asayifli sa¤laya-rak, Karadeniz’den Zaugma’ya kadar uzanando¤u hudutlar›n›n bekçisi olmufltur. Romal›la-r›n 12 Lejyonu buraya yerlefltirmelerinin sebe-bi; buran›n önemli bir yol kavfla¤›nda olmas›,F›rat’›n burada geçit vermesi, su kaynaklar›n›nve yiyecek depolar›n›n bol olmas›ndand›r. Ro-mal›lar döneminde s›n›r flehri olma özelli¤initafl›yan Melitene’ye komflu devletler taraf›ndansürekli sald›r›lm›flt›r. Savafllar sebebiyle y›pra-nan flehir surlar›, ‹mparator Constantius (M.S.363) zaman›nda tamir ettirilerek geniflletilmifl-tir..

Romal›lar taraf›ndan askeri bir karargah olarakkullan›lan Malatya’da o döneme ait eserler tah-rip oldu¤undan günümüze ulaflamam›flt›r. Ula-flabilen kültürel buluntular ve kal›nt›lar Malatyamüzesinde sergilenmektedir. Malatya, ‹mpara-torlu¤un ikiye bölünmesinden sonra Do¤u Ro-ma (Bizans) imparatorlu¤u içinde kalm›fl, bun-dan sonra da önemini sürdürmüfltür.

BB‹‹ZZAANNSS DDÖÖNNEEMM‹‹

Do¤u Roma yönetiminde uzun y›llar kalan Ma-latya, yine askeri bir üs olarak kullan›lm›flt›r.Bu süre içerisinde surlar, yeniden onar›lm›flt›r.532 y›l›nda imparator Justinyanus zaman›ndaflehir surlar› yeniden restore edilerek müstah-kem hale getirilmifltir. Bunun zaman›nda Ma-latya, bir eyalet merkezi durumundad›r.Bizans-l›lar, Malatya’y› Romal›lardan daha çok gelifl-tirmifllerdir. fiehrin su ihtiyac›, bugün oldu¤u

gibi Derme Suyu olarak bilinen Gündüzbey su

kaynaklar›ndan karfl›lanm›flt›r. Yörede Gün-

düzbey, Yeflilyurt, Yak›nca, Banaz›, Bostanba-

fl› ve Tecde ad›yla bilinen yerleflim merkezleri-

nin Bizans döneminde kuruldu¤u san›lmakta-

d›r. Çünkü bahsi geçen yerlerde Bizansl›lardan

kalma mozaikli havuz ve ev kal›nt›lar›na rast-

lanmaktad›r. Bunlar Malatya Müzesinde sergi-

lenmektedir.

Öte yandan flehir içinde ve çevresinde bulunan

kale kal›nt›lar›ndan flehrin genifl bir alana yay›l-

d›¤› ve Hiristiyanlaflt›r›ld›¤› anlafl›lmaktad›r.

fiehir ve çevresinde çok say›da kilise ve manas-

t›r yapt›r›lm›fl, ancak bu mabetler ‹slam-Bizans

mücadelesi s›ras›nda tahrip edilmifltir. Müslü-

manlar taraf›ndan yapt›r›lan cami ve mescitler,

Bizanslarca ayn› tarzda hareket edilerek y›kt›-

r›lm›flt›r.

Bizansl›lar, Malatya’y› Sasani’lere karfl› bir hu-

dut flehri olarak kullanm›fllard›r. Uzun süre Bi-

zansl›lar ve Müslüman Araplar aras›nda el de-

¤ifltiren Malatya, Hz. Ömer zaman›ndan itiba-

ren halifelerin ülkesi ve Bizans topraklar› birin-

den ay›ran bölgeye Avas›m ad› verilmifltir. ‹s-

lam co¤rafyac›lar›ndan ‹bn-i Haykal’›n ifadesi-

ne göre bu avas›m flehirlerinin (s›n›r, uç bölge-

lerin) en bak›ml›s› ve büyü¤ü Malatya’d›r. Ma-

latya’n›n strateji bak›m›ndan yollar›n kavfla¤›n-

da bulunmas›, önemli da¤ geçitlerinde bulun-

mas› ‹slamlar›n bu flehre özel önem vermeleri-

ne sebep olmufltur. Anadolu’da F›rat’›n do¤u

k›sm› müslümanlar›n ilk istilas› s›ras›nda ele

geçirilmifltir. Emeviler devrinde de bu fetih ta-

mamlanarak Anadolu’nun güney bölümü olan

Adana, Ceyhan ile F›rat aras›ndaki topraklar

müslümanlar›n kontrolüne geçmifltir. Adana

bölgesinin merkezi Tarsus, F›rat bölgesinin

merkezi Malatya olmak üzere iki hudut valili¤i

kurulmufltur.

Anadolu’nun tamamen Türkleflmesine kadar

Malatya, Bizans ve Müslüman Araplar aras›nda

paylafl›lamayan bir merkez konumundad›r. VII.

yüzy›ldan itibaren sürekli Arap ak›nc›lar›n›n

sald›r›s›na u¤ram›flt›r. 1993 y›l›nda Battalgazi

ilçesinde Belediye Hamam inflaat› hafriyat› s›-

ras›nda ele geçen 7. Mikhael Dukas (1071-

1078) dönemine tarihlenen alt›n sikkelerden

anlafl›ld›¤› kadar›yla bu eserler Malatya’da Bi-

zans döneminin sonu olarak karfl›m›za ç›kar.

‹‹SSLLAAMM DDÖÖNNEEMM‹‹

Müslüman Araplar, Anadolu’ya yapt›klar› se-

ferlerle Malatya’y› birkaç defa ele geçirmifller-

dir. Bizansl›larla Araplar aras›nda bir çok kez el

de¤ifltirmifl ve en son Bizans ‹mparatoru II.

Nikephor Focas, (963-969) Güneydo¤u Anado-

lu ve Suriye’yi ele geçirdikten sonra savunma-

s›z durumdaki Malatya’y› yeniden oturulur

duruma getirmeye çal›flt›. Suriye Yakubileri’ne

haber salarak Malatya’ya gelip yerleflmelerini

istedi. 970 y›l›nda Yakubilerden büyük bir k›s-

m› Malatya yöresine yerleflerek, Bizans

egemenli¤i alt›nda hayatlar›n› sürdürmeye bafl-

lad›lar.

DDeevvaamm›› 22.. SSaayy››’’ddaa